"Nasıl ölüneceğini bilmiyorsan, bunu dert etme ;doğa anında, tam ve yeterli bir şekilde sana bunu öğretecektir;o bu işi senin adına yapacaktır;senin gayret etmene gerek yok. "
Ne kadar uzaga gidersen git, ah, sevgili ucube yavru, geçmiş her zaman ayak bileğine dolanacak, zamanın açarak seni esaretinden kurtaramadığı bir pranga gibi.
"Hep birlikte dağlardı onlar ; sonsuzluklardı. Birbirlerine ve öykülere sahip oldukları sürece, onları hiç edebilecek ne bir diş ne de bir pençe vardı."
Bu öğretilecek en saçma sapan şey değil mi, bir hayvana nasıl öleceğini öğretmek? Herkes nasıl öleceğini bilir. Sadece yaşamayı kesersin ve sonra sille yiye yiye öğrenirsin.
Zavallı insanlara acımak gerek! İnsanların burunları kısa ve kalın, saçma şeylerdi. Yanlışın kokusunu alamıyorlardı, onu dişlerine ve yüzlerine sürtseler bile.