Semâ berrak ü deryâ sâf u hem-vâr öyle kim gûyâ,
Semâ deryâdan ayrılmış veya kim âsmân deryâ.¹¹³
¹¹³Gökyüzü berrak ve deniz saf ve çarşaf gibi, sanki gök denizden (onun bir parçası olarak) ayrılmış ya da gökyüzü deniz.
Bu demlerdir ki nâz u cilveler mestâne raks eyler
Çıkar uşşak ile mehtaba nazlı sesli dilberler.
Naz ve cilvelerin sarhoşça rakseylediği bu vakitlerde nazlı sesli dilberler mehtapta uşak makamı ile şarkı söyler.
Nesîm ol rütbe nâzân kat'ı râh eyler ki şevkinden
Sanırsın gaşy olup kalmış zeminin şevk ü zevkinden.
Rüzgar,neşesinden o kadar nazlı esmektedir ki onu yeryüzünün zevkinden ve neşesinden bayılmış sanırsın.
Seher ol rütbe şevk - efzâ olur kim matlâü'l- Envar
Sanır diller ki Musâ'ya bu yerlerdir tecellî-zâr.
seher vakti o kadar çoşku vericidir ki , gönüller ışıkların doğduğu yeri Hz.Musanın tecelli yeri sanır.
O dem kim gonce-i nevres kılar gülbünde bin hande
Batar bitab-ı mestî ay, çıkar hurşîd-i şermende!
Yeni çıkmış goncanın gül saksısında bin bir gülümseme ile açıldığı vakit, sarhoşluktan bitkin haldeki ay batar,utangaç güneş doğar
Gönül tasvirini arzu ederdim bî-kusur amma
Nasıl icmâle sığsın öyle bir şevk-i behiştîi va?
Gönül bu tasviri eksiksiz yapmak isterdi,ama cenneti andıran böyle bir çoşku kısaca nasıl anlatılabilsin?