Zehra, Şevket adında bir tüccarın kızıdır. Annesi kısa bir süre önce vefat etmiştir. Yaradılışında olan kıskanç bir tavrı vardır. Kıskançlığı hastalık derecesindedir. Romanda kıskançlık duygusu birçok kişi tarafından hissedilir. Onların hayatında yaptıkları tercihler doğrultusunda bir kaynağı yahut sebebi vardır. Fakat yazar Zehra’nın kıskançlığını doğuştan gelen bir özellik olarak tanımlar. Bu durumun neyden kaynaklandığı üzerinde durulmaz. Roman Zehra’nın kıskançlığı üzerine kurgulanmış gibi olsa da aslında Suphi’nin yoldan çıkma serüvenini anlatır. Suphi’nin yoldan çıkmasına sanki Zehra sebep olmuş gibi lanse edilir. Bu yüzden her ne kadar romanın adı Zehra olsa da asıl üzerinde durulması gereken kişi Suphi’dir.
Zehra’nın kıskançlığı babasını çok üzer. Çözümler arar bulamaz. Yanında çalışanı olan Suphi’ye bu zor durumunu anlatır. Suphi gayet iyi yetişmiş, kibar bir gençtir. Onun hakkında duyduklarının etkisiyle genç Suphi’de bir acıma duygusu onu iyileştirebilme isteği oluşur. Bir gün Şevket Bey’in evinde çalışırken bahçede Zehra’yı görür. Hemen anlar onun kendisine anlatılan kıskanç, hırçın kız olduğunu. Onu sever ve birlikte mutlu olacaklarına inanır, başına geleceklerden habersiz. Zehra’da ondan farksız değildir. O zamana kadar sadece kitaplardan okuduğu aşkı Suphi’de hisseder. Durumun farkına varan Şevket Bey onları evlendirir. Kızının kardeşine olan tutumundan sonra eşine nasıl davranacağını düşünse de evlenince Zehra’nın değişeceğine inanmak ister.
Evliliklerinin ilk zamanları her şey güzeldir. Birlikte oldukları zaman büyük bir aşkla birbirine bağlanan bu iki gencin evliliği, Suphi’nin eve geç gelmesiyle ve Zehra’nın kendi kendine kuruntu yapmasıyla sallanmaya başlar. Bir gün Suphi’nin annesi Münire Hanım tarafından evde hizmete yardım etsin diye -tamamen iyi niyetli düşünülmüş bir tavırla- Sırrıcemal adında güzel, alımlı, boylu poslu, ahlaklı ve terbiyeli bir cariyenin getirilmesiyle evin düzeni bozulur. Sallantıda olan evliliğin ipleri gevşemeye başlar. Ortada bir şey yokken telaşa düşen Zehra’nın kıskançlıkları daha da artar.
Önceleri Zehra’nın davranışlarına aldırmayan Suphi gün geçtikçe Sırrıcemal’e acır. Her ne kadar Zehra’ya fark ettirmemeye çalışsa da içinde ona karşı bir şeyler oluşmaya başlar. Zehra’nın evde olmadığı bir zamanda bu durumu fırsat bilen Suphi Sırrıcemal’e onu sevdiğini söyler. Fakat bu sevgi Zehra’da olduğu gibi manevi değil cismanidir. Her ne kadar onu sevdiğini söylese de hâlâ Zehra’ya karşı olan duyguları körelmemiştir.
Zaman geçtikçe Sırrıcemal’de değişiklikler görülür. Çok geçmeden bunun nedeni ortaya çıkar. Sırrıcemal hamiledir. Bunu duyan Zehra içindeki kin ve nefretle intikam ateşiyle yanıp tutuşur. Kocasını Sırrıcemal’e kaptırmayı gururuna yediremez. Evde kavgalar başlar. Bu sırada Münire Hanım bu olanlara üzülür ve daha kötü sonuçlar doğurmamasına dua ederken, Suphi paylaşılamamanın verdiği haz ile keyiflenir.
Durumun soktuğu çıkmazlar nedeniyle Suphi Sırrıcemal ile Münire Hanım da Zehra ile ayrı bir eve yerleşir. Zehra’nın bu vaziyeti kabullenişi zor olmuştur. Bu sıralarda babası ölmüştür. Yazar bunun üzerinde pek durmaz. Ama Zehra yalnız kalmıştır. İçindeki intikam ateşi daha da harlanmıştır.
Madem Suphi kendisine yâr olmuyordu o zaman Sırrcemal’e de olmayacaktır. Bunun için hemen hazırlıklara başlar. Suphi’nin aklını çelmek için Rum kökenli, hafifmeşrep bir kadın olan Urani’yi bulur. Amacı Suphi’yi Sırrıcemal’den ayırmak, Suphi’nin varını yoğunu elinden alarak kendisine dönüp ayaklarına kapanarak af dilemesini sağlamaktır. Ama ne yazık ki işler pek de onun istediği gibi gitmez...
Zehra kıskançlık duygusu etrafında insanların benliklerinden uzaklaşıp ne gibi felaketlere yol açabileceklerini anlatan ders verme niteliğindeki, döneminin önemli eserlerinden biridir. Herkese keyifli okumlar :)