Zigetvar'ın Laneti

Haldun Eroğlu

By Number of Pages Zigetvar'ın Laneti Quotes

You can find By Number Of Pages Zigetvar'ın Laneti quotes, by number of pages Zigetvar'ın Laneti book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Başlarken
Kurgu ile gerçeğin iç içe geçtiği bir kurmacanın ne kadar zor olduğunu belirtmeliyim.Zira elinizdeki romanın kahramanının duyguları, hayalleri ve yaşadığı ikilemler ile tarihi gerçekleri bir arada sunmamın oldukça zorlu bir ameliye olduğu tecrübe ile sabittir.Böylesine zor bir işe kalkışmam dolayısıyla ortaya çıkacak bütün eleştirilere her zaman açık olduğumu kaydetmeliyim.
Sayfa 7 - Bilge YayıncılıkKitabı okudu
Başlarken
Bir tarihçi olarak, bu romanı kaleme almamın nedeni;yaşanmış olayları, romandaki kahramanların gözüyle, biraz da sorgulayarak, okuyucuya sunma gayreti ve yazma ameliyesine olan tutkumdur.
Sayfa 7 - Bilge YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
1565 yılının kışı çok sert geçmişti. İstanbul böyle soğuk görmemişti denilse yeriydi. Sarayburnu'nda, denizin buz tutması duyulmuş şey değildi. Ahşap evler, yarı beline kadar karla kaplanmış, komşu komşuya bile gidemez olmuştu. Uzaktan bakan bir çift göz, çatılarda neredeyse bir arşın karı gördüğünde, "Allah hayra yazsın" demekten kendini alamıyordu.
Sayfa 9 - Bilge YayıncılıkKitabı okudu
Havadaki bulutlar, aralarına gizlenerek kendini göstermek konusunda, güneşin hala cimri davranacağının işaretiydi. Uzun ve zor geçen bir kışın ardından, tabiattaki her canlı, güneşe ihtiyaç duyuyordu. Tıpkı, dalgaların dövdüğü kayanın üstüne tünemiş, beyaz martı gibi.
Sayfa 9 - Bilge YayıncılıkKitabı okudu
Mehmet Paşa'nın içeri girmesiyle, iç avlunun bir köşesinde görevini yerine getirmiş olmanın rahatlığını hissederek, sağ elini arkasına alıp, sol elinin baş parmağını belindeki kemerine takan Sarı Sadık, dengeli durmak için ayaklarını biraz açmış, dimdik beklemeye başlamıştı.
Sayfa 25 - Bilge YayıncılıkKitabı okudu
"Ahh Akkız Ana ahh" diye geçirdi içinden. Onu doğuran gerçek annesi olmasa da ne kadar özlemişti bu cefakar nur yüzlü kadını. Öz evladı bellemişti Akkız Ana, Sarı'yı. Adını da o koymuştu. Akkız Ana, bu konuda kocasını hiç dinlemedi bile. Saçının rengi yüzünden devşirildiği andan itibaren herkes "Sarı" diye sesleniyordu ona. Başlangıçta Akkız Ana da "Sarı" demeye devam etti. Ama sonra Türkçeyi öğrenmeye başladığı bir gün karşısına aldı Sarı'yı: _Bak Sarı oğul, sana bir ad koymak lazım. Sadece Sarı, demek olmaz. Sadık olsun adın, Sarı Sadık. Sadakatle bağlan Devletine.Sana önemli bir imkan sunulmuş. Bunun kıymetini bil. Hizmette kusur etme. Bu devlet hepimizin. Başımızda bulunan Sultan, hepimiz için çalışıyor. Hünkarımız, imparatorluğun topraklarında yaşayan herkesin iyiliği için çabalıyor. Sen de buna hizmet etmek için seçilmiş birisin. Ailene duyduğun özlem, gözlerinden okunuyor. Ama ileride bu devletin önemli bir makamına geleceksin, tekrar görebilirsin aileni. Adın Sadık olsun. Sadık kal bu millete ve devlete, dediği konuşmayı hatırladı Kubbealtı'nın önünde dimdik dururken.
Sayfa 26 - Bilge YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
22 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.