Hakan abi önce asil’i mi düşledi, yoksa yoksa asil yaşayan’ı bir kitapta anlatmanın haksızlık olduğunu mu düşündü bilmiyorum. Hiç bu kadar ters köşe olmamıştım. Hakan günday son dönem edebiyatımızın en başarılı eserlerini çıkarıyor. Kitabın üstünden 15 sene geçmiş. İlk defa azil i okumamın ise 13 ve ben bilmem kaçıncı kez hakan günday okurken test köşe oluyorum. Ziya hurşite mi, stan smith ayakkabılaramı yoksa Hakan Günday’ın insana ve inşa ettiği dünyaya dair nefret ve hakaret dolu ama haklı eleştirilerini mi düşüneyim bilemiyorum.
"Zorunlu askerlik hizmeti, emek, zaman ve kaynak israfıdır. Erlik, derhal bir meslek statüsü kazanmalı ve profesyonel ordunun bir parçası haline gelmelidir. Her üç ayda bir toplanan yüz binlerce genci askere dönüştürmek için harcanan çabanın onda biriyle ordunun işlevselliği on kat arttırılabilir. Sosyoekonomik açıdan geri bırakılmış toplumun zorunlu askerlik hizmeti yoluyla olumlu anlamda biçimlendiği düşüncesi asla geçerli değildir. Bunun kanıtı, nesillerdir askerlik hizmetini tamamlamış erkeklerin yönlendirdiği günümüz toplumunun mevcut düzeyidir. Askerliğin insanı adam ettiğine ilişkin inanç, bütünüyle temelsizdir. On dokuz yaşına kadar cahil bırakılmış genç erkekleri dayatma yoluyla, on beş ay içerisinde bilinçlendirmek mümkün değildir. Dolayısıyla, 460 gün boyunca izmarit toplayarak mintika temizliği yapmış olanla, kanalizasyonu denize akıtan aynı kişidir. Dolayısıyla, 460 gün boyunca vatan sevgisi aşılanan insanla, devletine kazık atan aynı kişidir. Dolayısıyla, 460 gün boyunca vatandaşını adam etmek için uğraşanla, insani gelişmişlik endeksinde dünya 84'üncüsü olan aynı ülkedir. Ordu, zorunlu katılımlara ihtiyaç duyamayacak kadar ciddi bir kurumdur. Aldığımız eğitimin süresi on haftadır. Çağdaş hiçbir ordu on haftalık erlere güvenerek varlığını sürdüremez. Kahramanlık şiirleri okuyan ve komando üniforması giymiş beş yaşındaki çocuklar kadar asker olan bizler, bu vatan için öleceğiz. Çünkü ne savaşmayı biliyoruz ne de hayata dair bir umudumuz var!"
Güçlü, zengin, mutlu ya da âşık olmayı hayal etmek hiçbir işe yaramıyordu. Sıradan hayallerin tatmin edici hiçbir tarafı yoktu. Gerçekleşene kadar ölü olan hayallerdi bunlar. Ama ölümü düşlemek, ölmeye yetiyordu. İntiharın eşiğine gelmek, orada yaşamaya devam etmeye yetiyordu. Belki de insan kendini öldüremesin diye hayal etme gücüne sahiptir. Belki de bu yüzden ben, aklımdan geçen her şeyi gerçekleştirdim. Biri hariç. Onun da ne olduğunu biliyorsun..."
Bu toprak, diyordum, üzerindekilerin hepsi ölse bile kendisini canlı teslim etmeyecek. Rumların bayraklarını sapladıkları yerden kan çıkacak. Anadolu'yu aldıklarında karşılarında bir ceset bulacaklar.