İlçenin tek kırtasiyesinde "Kürtçe-Türkçe sözlük var mı?” diye sorduğumdaysa, "Otuz yıldır bu dükkânı işletiyorum. İlk defa biri bunu soruyor” yanıtını alıyordum. Oysa önünde, İstanbul Life'ın eski sayıları ve kapaklarında, onlara bakanlardan bambaşka yüzlerin sıralandığı bir tezgâhı bile vardı. Ama sözlük yoktu. Demek ki, anlaşmamak için anlaşmıştık. Sorun yok. Nasıl olsa, Midyatlı Doğu Beyazıtlıyı, Harranlı da Cizreliyi anlamıyordu. Sorun yok. Hiçbir sorun yok.
***
Mustafa Kemal'i gördüğüm ilk anda anlamıştım. Onun da başına gelecekti. Kutsallaşacaktı. Hiçbir hamlesi hiçbir yerde tartışılamayacak, sözleri dogmalara dönüşecek, İstiklal Savaşı'ndan geriye kalan tek isim olacak, ilkelerinden heykeller yapılacak, ekonomisi için çırpındığı ülkesinin değeri düşmüş banknotlarına yüzü resmedilecek ve hatta politikasının aleyhinde fikir beyan etmek bile kanunen yasaklanacaktı.O kadar etkileyici ve güçlü bir kişiliği vardı ki, bütün bunlar olacaktı önce düşmanı sonra saltanatı yenmiş olan Mustafa Kemal, en sonunda da kendisiyle savaşacaktı. Özgürleştikçe körleşen halk, onu ve devrimini çiğ çiğ yiyecekti. Tarihe bir V harfi çizdirecek kadar keskin bir dönüş yaptırmış olmasına rağmen, halkı tarafından delik deşik edilecek ve geriye sadece fotoğrafları kalacaktı.