Evet,fakir-zengin âşikar. Fark büyük. Haksızlık da belli. Ciğeri beş para etmez heriflerin milyoner,değerli adamların fakir oldukları görülmüyor değil. Bunlar mâlum. Çare ne,onu söyle.
...
Çaresi kazancı ayarlamaktır.Herkese hakkını vermek. Müsavi miktarlarda değil. Çünkü insanların istihsaldeki (üretim)rolleri ve cemiyete faydaları birbirinin aynı değil.
Liyakatle (layık olma,uygunluk) kazanç birbirine uygun olursa,hasreti çekilen sosyal adalete kavuşulur.
İyi düşün: Çırpınmak ve çabalamak batmaktır; haykırmak boğulmaktır; sakin ol. Kendini bırak.Emin ol. Batmayacağına,selamete çıkacağına emin ol. Bak şimdi ne kadar düzeldi.Yine gözünün önüne getir. Bulutsuz, masmavi bir gökyüzü. Tehlike geçti. Sahile yaklaşıyoruz. Daha rahatsın. Değil mi?
Hayat da böyledir. Çaresizlik ve tehlike ânları vardır ki,o zaman çırpınmaya ve haykırmaya gelmez.Batar insan ve boğulur. Marifet o ânları geçirmektir. Sonrası gittikçe kolaylaşır. Kadere teslim olmak lazımdır o ânlarda. Menfi,miskin,âciz bir tevekkül değildir bu. Anlıyor musun? İsyanın tekniğidir. Yani sabırdır. Müspet,enerjik,hedefli,iyimser,bir sabır. Dikkat et sözüme. Bu dünyada ölümden başka hemen her şeyin bir çaresi vardır.Mesele diye karşımıza çıkan zorlukların çoğunu kendi ruhumuzun içinde halledebiliriz.
"Her ne ise,"dedi,"babam Yanya Valisi iken,bir gün bana açık söyledi:'Oğlum,sen daha çocuksun,büyürsen kulağında olsun,ben idare adamıyım: Arnavutlarla Arnavut'um,Lâzlarla Lâz'ım,Çerkeslerle Çerkes'im, fakat aslen Türk oğlu Türk'üm."