Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.25
gamze türk
gamze türk
@kitapdelisi33
muhasebe
üniversite
bursa
bursa, 29 Ocak
114 okur puanı
Ocak 2016 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Kitabın akışı genel olarak güzel ve ilgi çekici. Karşılaştırmaları ve verilen bilgiler de soru işaretlerine ayna görevinde. Kitapta tek sıkıntı bence bazı paragrafların her sayfada tekrar etmesi. O kadar sık tekrarlar vardı ki acaba okuduğum sayfayı tekrar mi okuyorum dediğim yerler oldu.
#Kitapyorum
Babasının gölgesinde yaşayan çocuklar asla büyüyemezler. Babasına muhtaç olanlar hiçbir zaman cesur olamazlar.
Tek kelime ile muhteşem bir mitoloji-polisiye kitabıydı. O kadar kendinizi kaptıracaksınız ki Olympos’ta Tahta oturup Zeus ile yer yüzünü izleyeceksiniz.
Kitap belirli temeller üzerine dönüyor.
Bunlardan en baskını Yunan
#kitapyorumu
“Mutlu olmamız İçin gereken her şeye sahibiz, ama mutlu değiliz.”
Konusu: Bilimkurgu romanı. Ütopik bir dünyadan bahsetiyor. (Ki bence biz o ütopik dünyaya çoktan adım atmış durumdayız). Televizyonların dünyayı ve insanları ele geçirdiği bir dönem. Ve itfaiyeciler mutluluk götürmekten çok ateş saçıyorlar. Kitaplarınıza sarılın çünkü yakın bir yüzyılda bu itfaiyeciler bizim dünyamızı da ele geçirecekler...
Düşünün öyle bir çağada yaşıyoruz ki kitapları okumaktan büyük bir günah varsa onları yakmamaktır diyen insanlardan oluşan bir dünya. Evlerimizin duvarlarında artık kütüphanelerimiz yok onların yerini dört bir duvarı kaplayan televizyonların aldığı.
Düşünemiyoruz, sorgulanıyoruz, araştırmıyoruz ve böyle bir dünyada mutlu olduğumuza inanıyoruz...
Günümüzden 68 yıl önce yazılan bu eser sanırım çağımıza küçük bir pencere açmış. 2 günde bitirdim. İnsanı içine çeken bir büyüsü var. Distopya türünün klasiklerinden biri haline gelmesine şaşırmamalı. Başları ve sonu hareketli olsada ortalarında biraz sıkılıyorsunuz.
Okur Takip Önerileri
-Bana boş boş oturup duvarı izlettiren herkese kırgınım...
Sanırım hayatımın romanını az önce bitirdim ve önüme koydum. Düşünemiyorum. Turgut gibi bir boşluktayım selime kırgın, kızgın ve dargınım...
Yorumlayamıyorum. Zaten ne haddime yorumlamak diye de düşünüyorum değilim. 3 kere değil 13 kere de okusam anladıklarım, anlatacaklarım ve sizin anlamak istedikleriniz şekil değiştirecek. Tutunamayanların mertebesine ulaşabilen var mı bilemem.
Tutunamayanlar benim için son derece uzun, keyifli ve dikkat gerektiren bir yolculuktu. Oğuz atayla üniversitede edebiyat hocam sayesinde tanıştım. Sonsuz saygılarımı sunuyorum ve iyiki diyorum birileri hayatımıza güzel dokunuşlar bırakıyor.
Mutlaka okuyun fakat gerçekten hazır olduğunuzu düşündüğünüz zaman okuyun. Çünkü başlayıp asla yarım bırakılmayı haketmeyen bir eser. Mesela bir gün bir uzun bir tren yolculuğuna çıkmaya karar verirseniz, yada anlaşılamadığınız hissedip kaçmak isterseniz alın Atay’ı yanınıza. Kim bilir belki bir tren garında belkide bir motel odasında Olric ve turgutla karşılaşır ve tutunamayangilleri yâd edersiniz.
Huzurla, sevgiyle, sağlıkla ve anlayışla kalın...
Küçük bir dünyaya aralanan hüzünlü bir kapıyı kapattım az önce. Zeze ve onun küçük kalbinin duyduğu büyük açılara seyirci kalmak ve sevgisizliğin bir insanı nasıl incittiğini görmek benim büyük kalbimde zeze kadar olmasada derin yaralara sebep oldu. Hiç şeker portakalı insanın damağında açı ve kötü bir tat bırakır mı?
Bırakıyor…
Her tatığınızda
Çünkü nefret ettiğimiz şey yüreğimiz de yeri olan bir şeydir..
16.yy da yaşamış Fransız yazar Micheal Montaigne. Eseri ilk defa 1580 yılında yayınlanmıştır.
Altı çizilecek ve üstüne günlerce belki de aylarca düşünülecek bir kitap denemeler. Bazen sizi boşluğa sürüklüyor ama bunu yaparken asla sıkmıyor aksine merakla akışa kapılıyorsunuz.
Hümanist kültürün en önemli kaynaklarından kabul ediliyor. Denemelerin asıl adı “les esais” ve önemli bir bilgi daha Dünya edebiyatında ilk deneme yazarı olarak Montaigne kabul edilmekte.
Kitabın içinde her konu hakkında bir başlığa rastlaya bilirsiniz. 107 başlıktan oluşmakta. Her konuyu ayrı bir başlığın altında yer vermiş. Her yazısında farklı bir konudan bahsetmesi asla bir anlam kargaşasına yol açmıyor zaten konular bakıldığında birbiriyle o kadar bağdaşık ki başlıklar sadece o sayfada vurgulanan düşünceyi belirtmek için kullanılmış gibi.
Kitabın şöyle bir güzelliği daha var bir çok tanınmış düşünürün sözlerine de hemen hemen her sayfada yer verilmiş. Bunlar (cicero,avidius,senece,terentius ..vb)
Her yaşın okuması gereken bir eser. Dili sade ve akıcı.
Veee elimde kahvem üç kişi bir yerde oturup sohbet ediyormuş gibi muazzam bir duyguya sürüklendiğim yakın bir takipçisi ve hayranı olduğum hocanın muhteşem eserini sonlandırdım.
Nutuktan sonra bir baş ucu kitabım daha oldu. Geniş bir kapsamda rehber niteliğinde bir eserdi. Gezilecek yerlerden kitaplara,tiyatrolara,operalara kadar dolu dolu bir eser. Gezmenin de okumanın da izlemenin de bir kültürü bir üslubu olduğunu her sayfayı çevirdiğinizde anlayacaksınız.
Ah eskiler ne varsa onlarda var bir kez daha keşke diyorum eskilerin tozunu yutup şimdiki yaşıma geri dönebilsem. Sanırım o zaman her şeyi dolu dolu yaşamanın güzelliğini görebilirdim.
Her kesimin ki zannımca özellikle çoçukların okuması gereken okurken hayatlarına şekil verdirecek nitelikte bir kitaptı. Soru cevap şeklinde ilerlemesi de kitaba daha renkli bir hava vermişti.
Herkes kendi talihinin mimarıdır diyor İlber hoca ne kadar da güzel bir söz..Hamur bizim elimizde olana kadar istediğimiz şekli alana kadar bozup yapabiliriz yeter ki isteyelim..
#kitapyorumu
#sarahjio
#paristençiçeklerle
İyilik kalbe yerleşmiş bir tohumdur. Ve bu tohumun filizlerini insanların gözlerinde görebiliriz. Kimi soğuk bir duvar örsede gözlerine bize uzanan dalların varlığını hissederiz. Kimileri dallarım var çiçekler açtım dese de karanlık görürüz orada saf kötülük...
Sanırım tesadüf eseri de olsa gene bir ikinci dünya savaşı ve gene bir nazi almanyası hikayesinin derinliklerine çekilmiş buldum kendimi.
Sarah jio’nun yeni kitabı da eski kitaplarıyla aynı orantıda nefes kesici ve sürükleyici kah 1940 yıllarına gidip ağladım, kah 2009 yılına gidip ağladım sonsuz bir zaman diliminde kayboldum adeta.
Farklı zaman dilimlerinde farklı acılar cekmiş iki kadının yıllar sonra yollarının kesişmesinin hikayesi. Biri bir Alman subaya esirken diğeri hafızasına esir. Kitap genel anlamda çok güzel ve akıcıydı. Ama ne tam ağlattı beni nede mutlu etti bir şeyler eksikti sanki.
Keyifli huzur dolu günler mutlu okumalar
ALINTI;
Nilüfer çiçekleri yürek parçalayıcı yolculuklardan geçer. Tohumları toprakla, artıklarla ve birbirine giren köklerle kaplı bulanık bataklık suyunda filizlenir. Nilüferlerin çiçek açması için bu korkunç karanlıkta yolunu bulması gerekir. Balık ve böcekler tarafından yenmekten kaçınmalı, sürekli yoluna devam etmeli, eğer ortaya çıkacak gücü olursa, suyun üstünde bir yerde güneş ışığının olduğunu içten içe bilmeli ya da en azından bunu umut etmesi gerekir. Böyle yaptığında da, bu yolculuktan zarar görmeden çıkar ve zafer kazanmış bir şekilde çiçek açar.
#zülfülivaneli
#serenad
#kitapyorumu
Sahi geçmişimiz tarihimiz ile ilgili ne kadar şey biliyoruz ki. Kimiz biz ? kim bizim atalarımız neler yaşadılar nasıl zulmlere katlandılar nasıl kimiz biz kimleriz..
Sanırım uzun zamandır beni böylesine derinden sarsan ve etkisinin uzun seneler geçemeyeceğini düşündüğüm bir kitap okumamıştım.
Ne diyordu livaneli insanı insan olduğu için sevin seviyor muyuz? Dili,dini,ırkı ne zaman kapıda bırakıp insan olduğu için acılarını paylaştığımız insanlar oldu mu hiç?
Serenad, duygularınıza dokunan asıl olan duygu ve sevginin insanlık olduğunu iliklerinize kadar hissede bileceğiniz muazzam bir roman. Başından sonuna kadar kalite kokan bir eser. Okurken araştıracak o kadar çok bilginiz var ki. İnsan okusa mı araştırsa mı bir türlü karar veremiyor.
Hitlerin almanyasından İstanbul sokaklarına taşmış Boğaz’ın derinliklerinde olan bir aşk hikayesi. Aşk hikayesi dediğime bakmayın salt bir aşk hikayesi değil bu.Toplumun iktidar uğruna harcanmasının , her devletin altında yatan bir katilin olmasının acı ama bir o kadar da gerçek yüzü. Tek kelime ile tadı damağınızda kalacak bir roman okuyun okutun benim gibi geç kalmayın
Alıntı:
Gözlerimi yumdum. Babaannemin sözleri geldi aklıma:
“Bu dünyada sana kötülük yapmak isteyen insanlar çıkacak karşına ama unutma ki iyilik yapmak
isteyenler de çıkacak. Kimi insanın yüreği karanlık, kimininki aydınlıktır. Geceyle gündüz gibi!
Dünyanın kötülerle dolu olduğunu düşünüp küsme, herkesin iyi olduğunu düşünüp hayal kırıklığına
uğrama! Kendini koru kızım, insanlara karşı kendini koru!”
Paulo Coelho mükemmel bir yazar. Evet geç tanıştık ama iyi ki tanıştık. Kitap gene genel bir konuyu dile almış. Bir kadın olarak toplumsal kalıplardan uzak ve gerçek hayatı konu aldığından dır belki de beni etkileyişi.
Kitabın adı sevişme ortalamasında geliyor. Yetişkinlerin okuması öneriliyor fakat her kesimin okuması gereken bir roman. Faişe diyip kestirip atılmamalı hiç daha önce o "faişe" diye nitelendirip küçük gördüğünüz insanlardan biriyle sohbet ettiniz mi? Etseydiniz ön yargılarınızdan arınırdınız. Zorunda olarak o mesleği yapan okadar cok insan varki. Zorunlulukları ne diyeceksiniz. Şuan sizde tek başınıza kalsanız biraz alımlı ve güzelseniz ki Türkiye şartlarında aslında bununda bir önemi yok eğer işe ihtiyacınız varsa %70 lik bir kesim size o gözle bakar.. Maria'da böyle biri küçük bir kasabada büyüyen bir kız hayallerinin peşine düşer ve kendini İsviçre de bir genel evde bulur. Faişe diyip isimlendirip kategorize etmeyelim çünkü nefes alan her canlının bedenine değil ruhuna dokunan insanlara ihtiyacı var.. Harika bir anlatım, müthiş bir macera. Hayatın ta kendisi. Kesinlikle okuyun..
Evet mis gibi şeftali kokan bir serinin sonuna geldik.
Bu yaz 3 arkadaş için hiçte kolay geçmedi. Hayatımızda öyle anlar vardır ki bunlar bizim dönüm noktalarımız olur. Murphy,leedya ve birdie içinde öyle oldu. üniversiteye başladılar arkalarında bir çok şey bıraktılar ama dostlukları hep onlarla oldu .
murphy için işler bayağı karıştı özgürlükcü ruhu yüzünden aşkını arkasında bırakıp okumak için New York'a giti.Babasının kim olduğunu öğrendi. Fakat serinin son kitabı onun için ne kadar kötü başladıysa o kadar güzel bitti ve sonunda sevdiği adamla evlendi.
Birdie meksikadayken enrica nın bir isteği yüzünden korkup ondan ve Meksika dan uzaklaştı sonra pişman oldu ama ne yazık ki zaman geriye alınmıyor. Şeftali bahçesi de dönüm noktasındaydı ve olaylara daha fazla dayanamadı.Bir devri daha geride bırakıp devir atladı (orası size sürpriz olsun)
leeda içinse işler dahada karışıktı annanesinin ölümü, üzerine düşen sorumluluklarla bayağı başa çıktı ve sonunda oda kendi dönüm noktasına ulaşıp banbaşka bir hayat çizdi kendine.. Kitabın sonu güzel bitti bu serinin en çok sevdiğim kitabı diye bilirim. Hayatımızda böyle değil mi hep değişim içinde ama öyle şeyler vardır ki onlar asla değişmez. dostluklar daima kalıcıdır.. Daimi dostluklarınıza mutlulukla kalın
3 kızın arkadaşlığı mükemmel bir şekilde devam ediyor. Hayatımıza dost diye aldığımız insanlar sıfat olmaktan ziyade dostluk kavramını sonuna kadar yerine getiren insanlar olmalı. Evet ufak tefek tartışmalar elbette olmalı olmazsa ortada samimiyetsiz bir şeyler vardır. Zaten murphy ve leeda da bu ufak tartışmalardan geçtiler ama dostlukları ağır bastı.
Kitap kafa dağıtmak amacıyla keyifle okuna bilecek bir kitap. ikinci kitap birinciye göre bana sıradan geldi. Genel anlamda elbette hoşuma gitti . ama daha güzel olmasını dilerdim. Bir nevi de hemen 3. kitaba geçebilmek için olabildiğince hızlı bitirmeye çalıştım. umarım şeftali kokan bir aşk güzeldir...
Mutlulukla kalın
Bu yaz diğer yazlardan çok farklı olacak!!! Selam! İyi ki seriyi kışın almamışım. Çünkü buram buram şeftali kokusu eşliğinde hafif yaz esintisiyle okununca ayrı bir güzel oluyor.
Serinin ilk kitabı olan ŞEFTALİ KOKAN BİR YAZ kitabına gelicek olursak. Birbirinden farklı üç kızın aslında nasılda nasılda birbirlerine benzediklerini, dostluk kavramını, bağlılıklarını anlatıyor.
Tam bir baş belası olan Murphy içine kapanık birdie ve sosyetik güzel leeda. Bir yaz darlington şeftali bahçesinde yolları kesişir. Bir birlerine yakınlaşmaları aslında birbirleriyle bu kadar iyi anlaşmalarını ben bile beklemiyordum.
Gölde yüzdeleri, birbirlerinin dertlerini aslında anlatmadan bile anlamaları zaten dostluk konuşmadan da anlaşa bilmek değilmidir. Şeftaliyle başlayan dostlukları bu üç ayrı dünyayı bakalım 2.kitapta neler bekliyor..
Musmutlu kalın
‘Kendinizi öldürmek isterken konuşmak öyle zor ki. Dünyanın en zor şeyi ; zihinsel bir dert değil, fiziksel bir şey, ağzınızı acıp kelimelerin dökülmesine izin vermenin fiziksel olarak zor olması gibi..' Kitap hakkında başlarda güzel yorumlar duymadım fakat kitap müthiş derecede akıcıydı.Her zaman dediğim gibi gene bir çok şey öğretti bana .Yazarın anlattığı depresyon konusu da insanın içini sıkan cinsten değil de daha çok eğlenceli şekilde anlatılmıştı.Aslında bir çok insan kendi içinde bir çok psikolojik sorun yaşamakta lakin toplumumuz bunu maalesef bir türlü kabullenmiyor. Üstüne bir de psikolojik yardım alan insanlara maalesef deli muamelesi yapılıyor. Nedensiz ölümler, intihar girişimleri, bunların altında psikolojik bir neden yatmakta. Toplumumuzun bu konuda daha çok bilinçlendirilmesi lazım. bu kitabı öylesine okumak isteyenler hiç bir şey anlamaz .Zaten okunmak için kitap okunmamalı.
Kitabı kısa bir şekilde özetlemek gerekirse... Craig 15 yaşında ve depresyondadır.Yaşadığı bazı olaylardan sonra bir gece kendini öldürmeye karar verir.Annesinin bir kitabı gözüne carpar ve kendini acil intihar hattına ihbar eder. Olayların kalanı orada gelişir.
Kitabın bir ortası yok ya çok severek okuya bilirsiniz yada hiç sevmeden okursunuz.
Kitap bittiğinde çok farklı hissettim. Komikti evet fakat komik olduğu kadarda üzücüydü ve kitabın sonunda ben bile ağladığıma inanamadım.
Ben çok keyif alarak okudum umarım sizde beğenerek okursunuz... Mutlulukla kalın
Sarah beni bu kitabında kamelyaların arasında sırlarla dolu olan bir bahçeye 1940 yılına götürdü. Klasik Sarah kitaplarını okuduysanız yazarın tarzını bilirsiniz fakat bu kitap bir başkaydı. Biraz fazla macera vardı ki buda beni bir sonraki sayfada neler olacak diye meraklandırdı. Roman cinayet polise tadındaki kitaplara benziyordu fakat tamda öyle değildi. Bir günde bitirdim o yüzden kitabın sonunda bütün sırlar açığa cıkınca gözlerimin ağarmasına değerdi dedim. Bitkiler halkında çok fazla şey öğrendim. Kitap gercekten okmaya değer. Kitapahakkında kısa bir bilgi veriyim ben size daha fazla uzatmadan çünkü ben hala 1940 lı yıllarda kamelya bahçesindeyim.
Kitap iki kadını anlatıyor. Biri 1940 yılında olan flora diğeri 2000 yılında olan addios. Flora Lewis'in ailesinin paraya ihtiyacı olduğu için Londra'da dadılık adı altında çiçek kaçakçısına çok özel bir kamelyanın yerini söylemesi karşılığında para alacaktır. Fakat işler hiçte planlandığı gibi gitmez. Flora çok büyük sırların ortasında bulur kendini.
Ve 2000 de addios bu sırları gün yüzüne cıkarır. Geçmişinden gelen hayaletle ve köşkün sırlarıyla dolu bir maceranın kapılarını bizlere aralıyor. Kesinlikle okumalısınız. Tadı damağımda kaldı desem yeridir. Hala 1940 yılında ve uzun bir süre kamelya lar arasında kalıcam sanırım... Bol kitaplı günler dilerim
