Gözlerim büyürken boğazımı tuttum. Aman 'Tanrım, bir parça biftekle boğuluyordum. "Everly?" diye sordu Stephen. "Sen iyi misin?" Elim hala boğazımdayken başımı salladım. Ciğerlerime ince bir hava akımı girip çıktı -hava yolum tamamen kapanmamıştı ama göğsüm yandı ve panik yükselmeye başladı. Masadan uzaklaştı. "Fenalaşacak mısın?" Başımı tekrar daha hızlı salladım ve boğazımı işaret ettim. İfadesi tiksintiyle gölgelenirken, "Ne yapıyorsun?" diye sordu ve bakışlarını etrafta gezdirdi. "Sadece ... tuvalete gidip kendini daha iyi hissedene kadar orada kalabilir misin?" Bir nefes daha aldım, öksürmeye çalıştım ama biftek kımıldamadı. Neden bana yardım etmiyordu? Stephen manşetlerini düzeltti ve akşam yemeği yiyen diğer insanlara göz attı. "Everly, bu biraz fazla. Olay çıkaracaksın."
Spoiler içerir...
Seriye ikinci kitap ile başlamış oldum ama olsun :)) Kadın karakterimiz Memprus yaşadığı büyük şehirden ayrılıp küçük bir kasabanın otelinde işe girip orada yaşamaya başlıyor dört aylık oğlu Drake ile. Ama kalacak yer sıkıntısı yaşadığı için otelin sahibi ve şefi Knox'un evinin çatı katına taşınıyor. Bunlar zaten hemen etkileniyorlar bir birlerinden. Kısa bir süre sonra sevgili oluyorlar. Drake' nin babası çıkıp gelir mi oğlu için falan dedim ama zaten babası istemiyormuş çocuğu. Knox'un ailesi biraz fazla sevgi pıtırcığı geldi. Kızı hemen aileye kabul ettiler çocuğu kendi torunları gibi sevdiler falan gereksiz bir iyiler maşallahları vardı. Yani fena değildi kitap kendini okutuyor.