"Francie, bir sabah, penceresinin önünde durduğunda, Brooklyn’in gri gökyüzüne bakarak, her şeyin bir gün değişeceğini hayal etti. Bir gün, belki bir gün, o eski, kararmış apartman dairesi yerine, büyük bir evde yaşayacaktı. O evde raflara dizilmiş kitaplar olacak, kitaplar o kadar çok olacaktı ki, hiç biri kaybolmaz, her birine elini uzatıp ulaşabilecekti. Her şeyin çok farklı olacağı bir hayat. İnsanlar ona saygı gösterecek, söylediklerini dinleyecek, belki de bir gün, bir kitap imzalarken fotoğrafları çekilecekti. Ama o an için, ne hayal ettiği ne de düşündüğü hiçbir şey gerçek değildi. Gerçek, hep etrafında dönüp duruyordu. Yoksulluk, boğazını sıkıyordu. Annesinin yorgun gözleri, babasının sarhoş hali, kardeşinin açlık çekmesi ve tüm bunların acısı, ona gerçeği her an hatırlatıyordu. Ama yine de hayal kurmak zorundaydı, çünkü başka şansı yoktu."