George Orwell'ı herkes popüler olan iki romanı ile okumaya başlar. Tabiki bende öyleyim. "Hayvan Çiftliği" ve "1984" bende şöyle bir farklılık oldu ki bu kitapları okuduktan sonra yazarın dili ve düşünce dünyası asıl benim için doğru olan kelime "hayal dünyası" o kadar hoşuma gitti ki biraz daha fazla okumak istedim.
Bu niyetle okuduğum ilk kitabı "Boğulmamak İçin" oldu kitabı okuduktan sonra vermiş olduğum kararın ne kadar doğru olduğu anladım. Sıradan bir askerin ve sonrasında memurluk hayatını balık tutma aşkını ve savaşın cephede savaşan askerler için ne kadar zor bir süreç olduğunu bu kadar güzel betimlemesi harikaydı.
Sonrasında "Kitaplar ve Sigaralar" kitabına okudum ki buradaki kitapları övme metodu ve kitap okuyucuları hakkındaki fikirleri harikaydı ve şuan kitaplığımda bekleyen yazarın iki kitabı daha var onları da en kısa zamanda okuyacağım.
Bu tarz savaş ve politik kurguları yazan bu distopyaları hayal eden insanın hayatı hakkındaki kısa bir kesiti konu alan bu kitabı şimdi okudum. Arkadaşına yazdığı "mektuplarla" Hayvan Çiftliği ve 1984 romanlarının oluşum hikayesini anlatması ve hayatının hangi evrelerinde neler yaşarken ve hangi duyguların içindeyken kaleme aldığını bilmek okuduğumuz kitaplara daha çok anlam katıyor çünkü çoğu yazar sanıldığının aksine köşkünde oturup piposunu içerken yazmıyor.
Bu ince küçük kitabı okurken iki üç yıl önce okumuş olduğum kitapları bana anımsatması çok güzel bir histi. Benim gibi Orwell hayranlarının ayak üstü bile okuyabileceği çok tatlı bir kitap olmuş. Herkese tavsiye ederim.
Not (1): Bu incelemenin temelleri 45 dakikalık bir antrenman esnasında müziğin yardımıyla aniden atılmıştır. Antrenman ne kadar verimliydi emin değilim ama bu inceleme oldukça verimli oldu ve iddialı söylemlerde bulundu.
Not (2): Cinsel uzuv imgelemine hassas olanların dikkatine. Çünkü birkaç yerde karşınıza çıkacak.
Not (3): Kitap bahane
Kitabın hikâyesi mübadele yıllarında Ürgüp'ten Yunanistan'a göçe zorlanan büyükbaba ve büyükkannelerinin izini sürmek,bir daha buraya dönemeyen akrabalarının yerine bu güzel yerleri gezmek isteyen Dimitrios Katsikas'ın bu şehre gelmesiyle başlıyor.
Dimitrios Katsikas ,bilgi edinmek için tanıştığı biri onu Aziz Baba diye birine
Türk Edebiyatının Köy Enstitülü en başarılı yazarlarından biri olan Fakir Baykurt. Biz genelde yazarımızı Irazca üçlemesi (Yılanların Öcü, Irazca'nın Dirliği, Kara Ahmet Destanı) ile biliyoruz. Eşekli Kütüphane 'yi evet biliyordum ama okuma fırsatım olmamıştı. 3 küsur saatlik bir okumanın ardından henüz bitirdim kitabı, harikulade bir
Entelektüel cahillik denen bir şey var artık. Hayatı sadece kitaplar, seminerler, dersler ve internet sayfaları arasında geçirmek hayatı ıskalamaktır. Marketteki fiyatlardan, kardeşinin yaşından, sana darılan arkadaşından ve teyzenin hastalığndan bîhaber olmak bedbaht bir durumdur.
Dikkat spoiler içerebilir!
Öncelikle Hüseyin Rahmi Gürpınarın okuduğum ilk kitabı. Yazar ve eserleri hakkında daha önce bir bilgim yoktu.
Kitap genel olarak kadın düşmanı olarak tanınan İrfan Galip Bey ve mektuplardan tanıyıp aşık olduğu, dönemine göre biraz farklı bir hanım etrafında geçiyor.
"Dünyaya kuyrukluyıldız çarpacakmış" curcunası ile başlayan kitap daha ilk sayfalardan mahalle halkının komik dialogları ile beni gerçekten güldürerek farkını ortaya koydu ve ilgimi çekti. Kitap eğlenceli olmasının yanı sıra o dönemde cahillik sayılan, eleştirilen durumlara olay örgüsünü bozmadan çok güzel değinmiş.
Eleştirebileceğim tek konu İrfan Galip Bey'in vermiş olduğu konferanslardaki astroloji bilgileri bana biraz aşırı gibi geldi, ama yinede kitabın gerçekçiliğini arttırdığını düşünüyorum. (Bu bilgiler en azından bana Dünyanın güneşe yakın 3. Gezegen olduğunu öğretti.)
Benim için şans verilmesini dünüştüğüm kitaplar arasına girdi. Umarım incelemem kitabı okumak isteyenlere faydalı olur. Keyifli okumlar.
İmza: Kadın Doğduğuna Üzülen Bir Zavalı :)
"Bilmezliğin tarlasına bir küçük kültür fidanı diktim."
Böyle ifade ediyor kendini Mustafa Güzelgöz. Kim bu Mustafa Güzelgöz? 1940'lı yıllarda Ürgüp'te kütüphanecilik yaparken insanların kitaplara gelmediğini gören ve o zaman kitapları insanlara götürürüm diyip eşeklerin üzerinde götürdüğü kitaplar sayesinde mucize ve başarılarla dolu bir kitap okuma seferberliğinin fitilini ateşleyen kişidir.
Kitap Yunanlı Dimitrios Katsikas'ın Ürgüp'e gelmesiyle Mustafa Güzelgöz ve ailesi ile yolunun kesişmesi üzerine başlar. Mustafa Güzelgöz'ün köylere, çocuklara, kadınlara kitapları ulaştırma aşkının yanında köylüyü, kasabayı da geliştirme yolunda attığı kıymetli girişimleri okuyoruz kitapta.
Neden kitaplara bu kadar takık bu adam peki? Nedenini yine kendisi "Elimin altındaki kitapları ışık topları gibi, karanlığın hem de karanlıkçıların üstüne fırlatıp fırlatıp atasım geliyor." şeklinde anlatıyor. Bir insanın, ulusun yükselişinin en doğru yolunun okumakla olduğuna inanıyor.
Cahillik ile mücadelesi çetin ama başarılı olan eşekli kütüphaneci bizlere okumanın kıymetini, çocukların ve kadınların okumasının ne kadar önemli olduğunu, toplumu geliştirmenin herkesin görevi olduğunu altı çizilecek sayısız cümle ile göstermiş. Kalbimde ve zihnimde yeri olan harika bir kitap olarak kalacak
Cahillik ve ahlaksızlık girdabına kapılarak
her gün daha çok ayrışan toplumları gördükçe dünün hafızasına sarılıyor insan. Bu yıl daha çok okuyalım çünkü unutmayın; kitaplar hayatımızı değiştirir, okursak ayrı okumazsak ayrı değiştirir ama mutlaka değiştirir.
İyi seneler.🕊️
Fakir Baykurt'un hasta yatağında yazdığı son romanla geldim bu sefer.
Diğer kitaplarını bilmem, ama Eşekli Kütüphaneci hayalî bir kitap değil, tam bir yaşanmışlığın kitabı.
Evet, Eşekli Kütüphaneci gerçekten var olmuş birisi.
Adı üstünde, Eşekli Kütüphaneci...
1940'lı yıllarda Tahsin Ağa Halk Kütüphanesi'nde işe başlayan, eşek ve katırlarla kitapların ulaşamayacağı köylere giderek kitap dağıtan;
Özellikle çocukların ve kadınların okumasına önem veren ve bu uğurda çok çalışan Mustafa Güzelgöz'ün gerçek hikayesi...
Tabiki bu hikaye iki cümleye sığacak kadar kısa değil.
Okuma aşkıyla yananların olduğu kadar, aydınlığa düşman olup karanlıktan beslenenlerin de var olduğu bu dünyada, Mustafa Güzelgöz de bu karanlıktan beslenenlerin yaptırımlarıyla karşılaşmak zorunda kalmış maalesef...
Kitap hakkında daha fazla bir şey yazmak istemiyorum.
Çünkü bu kitabı herkes okumalı bence.
Şundan çok eminim ki,
İster Dünya Klasikleri okuyun, ister Modern Klasikleri okuyun, ister günümüz kitaplarını okuyun, hiç fark etmez;
Eğer ki içinizde ufak da olsa kitap aşkı varsa, aydınlık taraftaysanız bu kitabı çok seversiniz. ✿
"Köye kitaplık açmak, çöle çeşme götürmek gibidir. Kitaplığın girdiği yerden bilmezlik kaçar gider."
"Eskiden cahillik fazlaydı; şimdi daha fazla. Gittikçe de artıyor. Bu nedenle bize yeni kitaplar gerekir."
"Bizim halkımız, çok yüzyıl öncelerinden beri uyur. Çok kötü biçimde afyonlanmış gibi uyur. Üfürükle tükürükle sersem tavuğa çevirmişlerdir onu. Bizim halkın durumunda olup da, uyanmak çok zordur örneğin!"