"Belki de yeni bir başlangıç yapmanın vaktidir.
Yeni bir başlangıç için herşeyi yıkmanın vaktidir.
Kapana kısılmışken ayağa kalkmaya çalışmanın tam vakti."
Bir başkasına yapıldığında insanı rahatlatan, insana “insan olduğunu” hatırlatan; bir başkasından görüldüğünde, sevgini artıran, yüzünü güldüren ve iyi insan olduğunda seni tamam eden, eksiğini kapatan, yücelten bir kelime: İYİLİK.
İyiliğin anlamını hızla kaybediyoruz. Kalp meselesidir iyilik. Oysa o da artık akla teslim edilir oldu. Hayat parmağını yüzümüze sallaya sallaya şunu söylüyor: Bu kadar iyi olma. Bu kadar iyi olmak iyi bir şey değil. İyi olursan kullanırlar seni... İyilikten maraz doğar!”
Böyle bir yönlendirme meseleyi şuraya getiriyor. İyi olduğuna inanan kişi diyor ki: “Ben hep iyiliğimden kaybediyorum, başıma ne geliyorsa iyi niyetimden geliyor. ”
Öyleyse ne yapalım? Hep birlikte kötü mü olalım? Böyle bir bakış açısı olabilir mi?
“İyilik” üzerimize düşendir. Kendimize bakıp arızalarımızı tespit edip, hedefler koyalım. “Ben bu noktada yanlışım ve bunu düzeltirsem daha iyi bir insan olabilirim. ” dediğimiz zaman üzerimize düşeni yapmış olacağız. İhtiyacı olana bakıp “ben onun ihtiyacını karşılayabilir, sıkıntısını giderebilirim ve ona bir iyilik yapabilirim” dediğimiz zaman üzerimize düşeni yapmış olacağız. İhtiyacımız olduğunda, “bana bir iyilik yapabilir misin?” dediğimizde karşımızdaki de üzerine düşeni yapmış olacak.