YEŞİL RENKLİ NAMUS GAZI OPERASI «Hasan Âli Yücel, bu hikâyeyi oyun olarak yazmamı önermişti. Hikâyemi Yücel'in anısına adıyorum.» Uvertür Dünyanın tarihi iki milyar dörtyüz milyon yıllık deniliyor. Benim bitmemiş tarihim, şimdilik elli yıllık. Kelebeğin tarihi bir günlük. * Arkeologlar yeraltında yeni bir kent buldular. Bu kentte birçok
Yalnızlığı ve kitapları sevdiği için küçümsendiğini görünce göğsü gururla kabardı.
Reklam
9. yüzyılda Horasanlı ünlü astronomi bilgini Ebû Ma'şer el- Müneccim, hac için Mekke'ye giderken daha önce ününü duyduğu Bağdat yakınlarındaki Hizânetü'l-hikme adlı kütüphaneye uğramış, araştırmaya dalarak hayatının son yıllarını burada geçirip hacca gidemeden vefat etmişti. Bir başka kitapsever de 10. yüzyıldan: Büveyhi vezirlerinden İbnü'l-Âmid'in kütüphanesinde 100 deve yükü tutan çok değerli ve nadir kitaplar bulunmaktaydı. Bir gün Sâmânî askerleri İbnü'l-Âmid'in sarayını yağmalayıp kitapları dışında her şeyini alıp götürdüler. Vezir, kitaplarının yerinde durduğunu görünce kütüphanecisine şöyle dedi: "Gidenlerin yerini doldurmak mümkündür. Kitaplarımın yerini ise tutacak bir şey yoktur."
Kitap okumayı seviyorum.
Bu mağazalardan birinin vitrinde bir sürü kitap görünce insanların kitapları okumak zorunda olduğunu hatırladım. Oturup tüm kelimeleri arka arkaya okumaları gerekiyor. Ve bu da zaman alıyor. Çok fazla zaman. İnsanlar bir kitabı alıp yutamıyor, aynı anda farklı ciltleri çiğnemiyor ya da sonsuza yakın bilgiyi birkaç saniyede sindiremiyorlar bizim gibi. Kapsüllerini ağızlarını atamıyorlar tek hamlede. Düşünsenize! Hem ölüler, hem de o değerli ve sınırlı vakitlerini bir kısmını okumayı ayırmak zorundalar. İlker bir tür olmalarına şaşmamak gerek aslında.
Kitapları açtım baktım. İlk kadını tanıdım. Sırtında bir şeyler yoktu. Beni görünce çırılçıplaklığını örtmeye çalıştı. Elinden geldiği kadar örtünmeye çalışıyordu elleriyle. Bir ara daldı gözlerim.. Geçti binlerce yıl.. Bakındım.. Son kadın duruyordu karşımda.. Giyinikti, soyunan bir giyiniklik vardı üzerinde. Dedim: Seni gözetleyorum binlerce yıldır. Böyle soyunurcasına giyinmesini öğrenmek için mi giyinmeye çalıştın, kadın!
Sayfa 95 - Yapı Kredi yayınlarıKitabı okudu
Oysa, bu cahil kitapçılar hemen yanına yaklaşır, tüyler ürpertici kitap adları sayarlar. Kendi akıllarınca müşteriye yararlı olmak isterler. Ne gibi bir kitap istediğinizi sorarlar size: polisiye bir şey mi olsun, yoksa bir aşk romanı mı? Bazı kitapları insanın burnuna sokarak, bunların çok tutulduğunu, herkesin satın aldığını söyleyerek baskı yaparlar. Oysa bu okuyucular, kaçmak için küçük bir bahaneye bakarlar: uçup giderler hemen. Bu az bulunur kuşların çekingenliğini hep yanlış yorumlarlar aptal kitapçılar. İşte, derler, ne istediğini bilmeyen bir müşteri daha. “Aşkın Günahları”nı sattım gitti. Olmazsa, Gece Kokan Cinayet’i yuttururum. Bu “iyi” kitapları uzatmakla, zavallılara nasıl hakaret ettiklerini bilmezler. İnsan bazı kitapçıları kapıda görünce, onların bekleyişinden korkar da içeri adımını atamaz.
Sayfa 576 - İletişimKitabı okudu
Reklam
"Bu mağazalardan birinin vitrininde bir sürü kitap görünce insanların kitapları okumak zorunda olduğunu hatırladım. Oturup bütün kelimeleri arka arkaya okumaları gerekiyor. Ve bu zaman alıyor. Çok fazla zaman. İnsanlar bir kitabı alıp yutamıyor, aynı anda farklı ciltleri çiğneyemiyor ya da sonsuza yakın bilgiyi bir kaç saniyede sindiremiyorlar bizim gibi."
KUTSAL KİTAPLARIN MUKAYESESİ
Muhammed Hamidullah, Kur'an-ı Kerim tarihi adlı eserinde, Alman bilginlerinin İncil ve Kur'an-ı Kerim üzerine yaptıkları mukayeseli çalışmaları hakkında şu önemli bilgileri vermektedir: "Alman bilginleri, mevcut İncil nüshalarını karşılaştırma ve inceleme sonunda 200 bin nüsha farkı (varyant) tespit ettiler. Bu kendi Kutsal kitapları hakkındaki tespitleridir. Kendi dinlerinin kitabındaki bu farkları görünce, Kur'an üzerinde de çalışmaya teşebbüs ettiler. Bunun üzerine Münih Üniversitesi bünyesinde bir Kur'an Araştırmaları Enstitüsü kuruldu. 42.000 kadar Kur'an nüshası toplandı ve hepsi tek tek karşılaştırıldı. Bu iş tam 60 yıl sürdü. Bu çalışmayı bütün Hristiyan ve Yahudi alimleri biliyordu. Çalışmaya çok sayıda alim katılmıştı, onların ellerinde olan veya görebilecekleri yerlerde olan çok nüsha vardı. Kur'an'da ihtilaf olsaydı, bu alimlerin incelemelerinin bunu ortaya koyması gerekirdi. Bunu göstermenin kendilerince ciddi sebepleri de vardı. İncil'de 200.000 varyant bulmuşlardı, Kur'an'da da fark bulmaya muhtaç idiler. Şayet Kur'an'da bu farkları bulsalardı, "İşte bakın! Kur'an'a da güvenilmez, onda da ihtilaflar var", der gibilerinden bu farkları ifşa etmeleri gerekirdi.
Satıcılar da gelişigüzel dizerler onları: isimlerini bile öğrenmeden. Onlar için en iyi kitap, en çok satılan kitaptır. Müşterinin ne biçim bir insan olduğuna bakmadan, yalnız en çok satılan kitapları överler onlara. Bu adamları bir imtihadan geçirerek yeterlik belgesi verilmeli Olric. Herkes kitap satamamalı. Cahil kitapçıların, iyi okuyucuları rahatsız etmelerine izin verilmemeli artık. İyi okuyucu az bulunan, ürkek bir kuş gibidir. Kapıdan girer girmez kaçırmamalı onları.Bu çeşit okuyucular, daha kapıdan içeri girer girmez sonsuz bir hürriyet havası duymalıdırlar. Kitapları serbestçe koklayarak başıboş dolaşabilmelidirler. Oysa, bu cahil kitapçılar hemen yanına yaklaşır, tüyler ürpertici kitap adları sayarlar. Kendi akıllarınca müşteriye yararlı olmak isterler. Ne gibi bir kitap istediğinizi sorarlar size: polisiye bir şey mi olsun, yoksa bir aşk romanı mı? Bazı kitapları insanın burnuna sokarak, bunların çok tutulduğunu, herkesin satın aldığını söyleyerek baskı yaparlar. Oysa bu okuyucular, kaçmak için küçük bir bahaneye bakarlar: uçup giderler hemen. Bu az bulunur kuşların çekingenliğini hep yanlış yorumlarlar aptal kitapçılar. İşte, derler, ne istediğini bilmeyen bir müşteri daha. “Aşkın Günahları”nı sattım gitti. Olmazsa, Gece Kokan Cinayet’i yuttururum. Bu “iyi” kitapları uzatmakla, zavallılara nasıl hakaret ettiklerini bilmezler. İnsan bazı kitapçıları kapıda görünce, onların bekleyişinden korkar da içeri adımını atamaz.
Hangimiz kitap görünce böyle olmadık :)
Mektubunu okuyan arkadaşına doğru bakınca sehpanın üzerindeki kitapları gördü. Açlıktan midesi kazınan birinin yiyecek gördüğü anda gözleri nasıl arzuyla dolarsa, onun da gözleri öyle şevkle, istekle parladı. İçgüdüsel bir adım ve omuzlarının bir sağa, bir sola yalpalaması, onu sehpanın yanına getirdi; kitaplara şefkatle dokunmaya başladı. Başlıklarına, yazarların isimlerine baktı, açıp biraz okudu, gözleri ve elleriyle ciltlerini okşadı...
Reklam
Kitap görünce ben hâlleri ;))
Mektubunu okuyan arkadaşına doğru bakınca sehpanın üzerindeki kitapları gördü. Açlıktan midesi kazınan birinin yiyecek gördüğü anda gözleri nasıl arzuyla dolarsa, onun da gözleri öyle şevkle, istekle parladı. İçgüdüsel bir adım ve omuzlarının bir sağa, bir sola yalpalaması, onu sehpanın yanına getirdi; kitaplara şefkatle dokunmaya başladı. Başlıklarına, yazarlarının isimlerine baktı, açıp biraz okudu, gözleri ve elleriyle ciltlerini okşadı; hatta kendisinin okumuş olduğu bir kitap gördü aralarında.
Sayfa 5 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
"Uykun var mı?" "Yok." "Benim de yok. Çakılların üstüne oturalım, sana soracaklarım var." İkimiz de yorgunduk ama, uyumak istemiyorduk. Bugünün zehirini yitirmek istemiyorduk. Uyku, sanki tehlike anında bize, kaçma anlamında bir şey olarak görünüyordu; uyumaktan utanıyorduk. Deniz kıyısına oturduk. Zorba kafasını
Sayfa 258 - Can YayınlarıKitabı okudu
İlim uğruna çok büyük zorluklarla karşılaşan Gazali şöyle demiştir: “Yollarımız eşkiyalar tarafından kesildi. Eşkiyalar neyim varsa hepsini alıp götürdü. Peşlerine takıldım. Reisleri beni görünce: «–Geri dön şaşkın! Yoksa ölürsün» dedi. «–Sadece size faydası olmayan şu heybemi, bana geri vermenizi istiyorum» dedim. «–Ne varmış o heybede?» diye sordu. «–Kitaplarım var. O kitapları dinleyip yazmak ve ilim öğrenebilmek için çok diyarlar dolaştım.» deyince güldü ve: «–Nasıl ilim öğrendiğini iddia ediyorsun? Senden bunları aldığımızda ilmin kalmadı.» dedi. Sonra birkaç adamına emretti bana heybemi geri verdiler. Gazali bundan sonra şunları ekliyor: Bu olay bende, Allah’ın sevkiyle derin bir düşünce oluşturdu. Tus’a geldiğimde üç sene uğraştım ve yazdığım kitapları ezberledim. Şayet eşkıyalar yolumu kesip kitaplarımı alsa dahi bilgisiz kalmayacak bir vaziyete geldim.”
437 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.