Çerezlik tadında bir distopya serisinin ilk kitabı. Sade ve akıcı dil, sürükleyen kurgu... Daha ne istenebilir bir distopya serisinden?
Evet aslında olması gereken her şey var, fakat olmaması gereken bir şey de var: korkarım (bence) zamanımızın bir baika distopya serilerinden hiçbir farkı yok. Hep aynı tas ve aynı hamam. Zorba bir devlet, toplumsal tabakalaşma, onları yıkmaya çalışan bir grup isyancı vs vs vs.
Aynı kurgunun farklı versiyonlarını distopya seven birisi olarak defalarca okuduğumu düşünüyorum. Artık bir sonraki bölümde olacakları, bir önceki bölümden tahmin edebiliyorum belki de bana bu yüzden basit geldi. Ama güzel değil, kesinlikle diyemem. Benim için bir kitap peşinden sürüklüyorsa ve kendini okutturuyorsa güzeldir. Konusunu, kurgusunu kaç kere okumuş olduğum önemli değil.
Nitekim Piyon da öyleydi. Sürükledi beni ve ilk işim son hız ikinci kitaba başlamak olacak.
Piyon'da ucu açık bırakılan bazı şeylerin ikinci kitaba yansıması olacak. Eğer ki yazatın ters köşe yapmak gibi bir niyeti yoksa üzülerek söylüyorum bu ucu açık kalan meseleler ikinci kitapta, birinci kitabın tekrarı olarak karşımıza gelecek. Umuyorum böyle bir durumla karşılaşmam, çünkü tam anlamıyla hayal kırıklığı olur. Ne kadar kurgu bilindik olsa da, konu bakımından farklılık taşımasa da seri kitaplarının kendi içinde tekrara düşmesi bence olabilecek en kötü şey.
Bunu okuyup bitirdiğimde ikinci kitap yorumunda hep birlikte göreceğiz.
Vezir'de görüşmek üzere!