Kaç defa uyanıyorum bu kırık masaldan ve neden her defasında yeniden atıyorum kendimi bu kırıkların üstüne bilmiyorum. Kaç kez açılıyor içim dışıma ve kapanıyor karanlıklar üstüme? Kaç defa kaybediyorum kendimi ve buluyorum tam da bıraktığım bu masalın eksik, bomboş sayfalarından birinde? Yıkılıyor gölgeler birer ikişer üstüme, karışıyorum yoklar ülkesinin en karanlık damarlarına, usul usul sızıyorum yersiz yurtsuz yollara, vuruyorum kendimi duvarlara, taşlara, en sert kapılara.
Pişmanlık bir örümcek gibiydi, usul usul ağlarını, zihnine, ruhuna, yüreğine hatta bütün eve, odalara, duvarlara, kapılara, eşyalara örmüştü ve yapacak bir şey yoktu.
Ölü bir güneş ışığı, pencereden istemeye istemeye süzüldü ve ona dokunmadan duvarlara sığındı. Bu bezginliği, kırgınlığı üzerinde daha ne kadar taşıyabileceğini bilmiyordu.