Hiç olmazsa bu insanlar acıyorlar bana,
yalnızca onlar. Gardiyanlar, zindancılar,
anahtarcılar, yine de kızmıyorum onlara,
sohbet ediyorlar, gülüyorlar ve benim önümde,
sanki bir eşyadan söz edermiş gibi, benden
konuşuyorlardı.
Ve kendine soruyorsun: Nerede hayallerin? Ve başını sallıyor, şöyle diyor: Yıllar ne çabuk geçiyor! Ve yine soruyor kendine: Ne yaptın bunca yılı? En iyi zamanlarını nereye sakladın ? Yaşadın mı yaşamadın mı?
“İnsanlar”, hangi kitapta okudum bunu bilemiyorum, ama yalnızca iyi şeylerden söz eden bir kitapta, “ bütün insanlar günü belirsiz bir ölüme mahkûmdurlar, diye bir cümle okumuştum.