Ay'a Kulak Ver'i okurken gözümün önünde Aamir Khan'ın Peekay filmi canlandı. Bilhassa da şu sahne: Aamir Khan farklı dini kıyafetler giymiş beş kişi ile sözde din adamı olan Tapasvi'nin karşısına çıkar ve bu insanların hangi dine inandıklarını sorar. Tapasvi de kişilerin üzerinde bulunan kıyafetlere göre cevap verir. Fakat durum farklıdır zira bu bir aldatmacadan ibarettir. Bunun üzerine Peekay: "Kafan karıştı değil mi? Rastgele görünüşlerini değiştirdim. Din de her zaman görünüşle alâkalıdır zaten değil mi!?" diye karşılık verir. Dini inancın kıyafetle alâkalı olmadığı gibi vücudumuzda da hangi dine inandığımıza/inanacağımıza dair de herhangi bir işaret bulunmadığını söyler.
Kitapta da kahramanımız Lusy (Merry) aslında bir Amerikandır fakat onu bir adada bulduklarında yanında bulunan battaniyenin üzerinde Alman Kayzeri'nin ismi yazıyor diye "Alman" damgası yer ve olmadık şeylere maruz kalır, herkes tarafından dışlanır. Onu "insan" olarak görebilen ise sadece Wheatcroft ailesi ve Doktor Crow'dur.
Tüm bunlar ise Dücane hocamın şu sözünü getirdi bir kez daha hatrıma:
"İnsan olarak doğdum, sonra Türk oldum, sonra Müslüman, en son, ölmeden önce, yine insan olmak için çabalıyorum. Ne mutlu insan olana!"
İnsan olmak, insan olarak kalabilmek ve damgalamadan, ötekileştirmeden insanı insanda tanıyabilmek temenni ve duasıyla...
