Altıncı Yok Oluş hikayesi, en azından benim anlatmayı tercih ettiğim hali, on üç bölümden oluşuyor. Her biri, bir bakıma simge haline gelmiş bir türün izini sürüyor; Amerikan mastodonu, büyük auk (bir tür deniz kuşu), Kretase döneminin sonunda dinozorlarla birlikte yok olan bir ammonit. Başlangıç bölümlerinde yer alan ya ratıklar çoktan yok oldular ve kitabın bu kısmı daha çok geçmişte yaşanan büyük yok oluşları ve bunların keşiflerinin, Fransız doğa- bilimci Georges Cuvier'in çalışmaları ile başlayan dolambaçlı tari hini ele alıyor. Kitabın ikinci kısmı daha çok günümüzde geçiyor; giderek parçalanan Amazon yağmur ormanlarında, And Dağları'n- da hızla ısınan bir yamaçta, Büyük Set Resifi'nin dış kısımlarında. Bu yerlere olağan gazetecilik çalışmaları yapmak için gitmeyi ter cih ettim; orada bir araştırma istasyonu olduğundan ya da biri beni keşif gezisine eşlik etmem için davet ettiğinden. Şu anda yaşanan değişimin kapsamı o kadar geniş ki, herhangi bir yere de gitsem, uygun bir yönlendirme ile benzer işaretleri görmem mümkün olur du. Bölümlerden biri, neredeyse arka bahçemde (ve büyük olasılık la sizinkinde de) yaşanan bir tükeniş hakkında.
Yok oluş dehşet verici bir konuysa, kitlesel yok oluşun yarataca ğı dehşet de tabii ki aynı ölçüde kitlesel olacaktır. Ayrıca büyüleyici de olacaktır. Okuyacağınız sayfalarda, hikayenin her iki tarafını da aktarmaya çalıştım: Öğrenilenlerin verdiği heyecan ama aynı za manda da yarattığı korku. Umarım bu kitabı okuyanlar, gerçekten de ne kadar sıra dışı bir zamanda yaşadığımızı idrak ederler.