****Dominik Cumhuriyeti'nin bitip Haiti'nin başladığı sınırda yolcuları uyaran şöyle bir tabela var: Kötü geçiş, Öteki tarafta siyah cehennem var ; kan, açlık , sefalet hastalıklar...(140 syf )
**** Savaşların saygın nedenlerle çıktığı söylenir. Uluslararası güvenlik, ulusal onur, demokrasi, özgürlük, düzen, uygarlığın gereği ve Tanrı'nın isteği.
2010 yılında Tunus'ta seyyar satıcı bir gencin elinden alınan arabasına tepki olarak kendini yakması sonucu başlayan kitlesel olaylar, yıllardır baskı, zorbalık, yoksulluk ve sefalet altındaki halkların isyanına dönüşmüştür. Arap baharı denen bu süreç demokrasi, insan hakları, refah ve özgürlük talebiyle başlayan Tunus, Mısır, Libya, Suriye, Bahreyn, Ürdün ve Yemen gibi arap ülkelerini etkileyen ve sonrasında gösteri ve silahlı çatışmalara kimi yerde görece yumuşak, kimi yerde sert rejim değişikliklerine, Suriye örneğindeyse yaklaşık 6 yıldır süren iç çatışmalara dönüşerek büyük insanlık krizlerine yol açmıştır.
Kitlesel sefalet, dünya nüfusunun’ yüzde altısının bütün dünyanın ürettiği zenginliğin yarısını dokunulmazlıkla tüketmesi için yoksul ülkelerin ödediği bedelin adı.
Kitlesel sefalet, dünya nüfusunun’ yüzde altısının bütün dünyanın ürettiği zenginliğin yarısını dokunulmazlıkla tüketmesi için yoksul ülkelerin ödediği bedelin adı.
Kitlesel sefalet, dünya nüfusunun yüzde altısının bütün dünyanın ürettiği zenginliğin yarısını dokunulmazlıkla tüketmesi için yoksul ülkelerin ödediği bedelin adı.
Geleneksel sosyalist düşünceye, kapitalizmin oluşturduğu ekonomik sorunlar, yoksulluk, kitlesel işsizlik, sefalet, istikrarsızlık ve hattâ bütün sistemin çöküş ihtimali hâkim olmuştur... Kapitalizm her türlü tahminin ötesinde reformdan geçirilmiştir. Zaman zaman görülen küçük resesyonlara ve ödemeler dengesi krizlerine rağmen, tam istihdam ve en azından katlanılabilir bir istikrar derecesi muhtemelen muhafaza edilecektir. Otomasyonun eksik üretim sorunlarını sürekli olarak çözmesi beklenebilir. İleri doğru bakıldığında, şimdiki büyüme oranımız bize elli yıl içinde üç misli yüksek bir ulusal çıktı verecektir
(Crosland, 1956, s. 517).
Kitlesel sefalet, dünya nüfusunun· yüzde altısının bütün
dünyanın ürettiği zenginliğin yansını dokunulmazlıkla tüketmesi
için yoksul ülkelerin ödediği bedelin adı.
Kitlesel sefalet, dünya nüfusunun’ yüzde altısının bütün dünyanın ürettiği zenginliğin yarısını dokunulmazlıkla tüketmesi için yoksul ülkelerin ödediği bedelin adı.
OLİMPİYAT TARİHİNİN ÜÇ YÜZ AKINI HATIRLAYALIM: TOMMİE SMİTH, JOHN CARLOS, PETER NORMAN
Tarihi antik çağlara kadar dayanan ve bugün dünyanın en kapsamlı spor organizasyonu olan Olimpiyat Oyunları tarihinde çok sayıda başarı hikayesi, dünya rekoru, doping skandalı ve büyük hayal kırıklıkları mevcuttur. Ancak olimpiyat oyunlarını izlerken sadece
Eğer medeni dediğimiz ülkelerde yaşını başını almış insanlar yoksulların çalıştırıldığı kurumlara, gençlerde darağacına yollanıyorsa, Hükümet sisteminde bir yanlışlık var demektir. Dış görünüşe göre bu ülkelerde her şey mutluluktan ibarettir;ama dışarıdan bakıldığında gizli kalan kitlesel sefalet, yoksulluk içinde ölmek veya kötü yola düşmekten başka şans bırakmaz. Bu kader hayata damgasını vurur ve buna çare bulunmadıkça cezalandırmak işe yaramaz... Neden yoksullardan başka hemen hemen hiç kimsenin idam edildiğini görmeyiz? Başka şeylerin yanı sıra sadece bu gerçek bile onların sefil durumunun bir kanıtıdır
Bu Kitap 77 Milyon İnsanı Öldürdü
Evet, Adolf Hitler’in kaleme aldığı Mein Kampf – Kavgam kitabından bahsediyoruz. Tarihteki en etkili ve en önemli kitapların başında gelmesi gereken bu şaheser insanlar tarafından beklenilen ilgiyi görmemiş hatta 70 yıl yasaklı kalmıştır. Bunun Nedeni çok basit; bu kitapta geçen düşünceler İnsanların ölmesine ve
Duayı emir subayı etti ama ona dikkatimi vermedim, çünkü önümdeki kitlesel sefalet tablosuna dalıp gitmiştim. Fakat konuşma şöyle bir şeydi: “Cennet’te ziyafetler bekliyor sizi. Burada ne kadar açlık, ne kadar ıstırap çekerseniz çekin, Cennet’te sizi ziyafetler bekliyor. Talimatları izlediğiniz takdirde elbet.” Bu şekilde sürüp gidiyordu. Akıllıca bir propagandaydı bence, fakat iki sebeple işe yaramayacaktı. Birincisi, bu propagandayı dinleyen adamlar hayal gücü yoksunu ve maddeciydiler; göze görünmeyen şeylerin
varlığından haberleri yoktu ve onları bekleyen cehennemden korkmayacak denli, yeryüzündeki cehennemi kanıksamışlardı. Ve ikincisi, gece boyunca çektikleri uykusuzluk ve zorluktan ötürü bitip tükenmiş, uzun süre ayakta bekletilmekten mustarip, açlıktan başı dönen bu adamlar, kurtuluşa değil yemeğe hasrettiler. “Ruh avcıları” (bu adamlar dinî propaganda
yapanlara böyle diyorlar) çabalarının daha etkili olmasını istiyorlarsa, psikolojinin fizyolojik temelini biraz araştırmalılar.
Romanın girişinde ’..194x ’lı yıllar….. ‘ vurgusuyla;
Cezayir’in Oran şehrinde farelerin getirdiği salgın hastalık ‘Veba’yı özel bir olay olmaktan çıkararak Evrenselliğe taşır Albert Camus.
Tarih ve yer fark etmez. Nazizmin yayılması, Almanya’nın Fransa işgali, Fransızların Setif ve Guelma katliamında 45 bin Cezayirlinin öldürülmesi gibi..