Aybüke Nacak

Aybüke Nacak
@kittenbuq
okur, çizer, dinler, izler, gezer
grafiker
türkiye
1 okur puanı
Mart 2022 tarihinde katıldı
Hayır oğlum, bir şey gördüğün yok; kin senin gözlerini kör etmiş. Hep başkasının günahını görüyor, kendininkini kulak ardı ediyorsun. Ne diyordun? O daha kötüymüş! Kötülük eden bir tek o olsaydı, ortada kötülük kalmazdı. İki insan arasındaki kötülük sadece birinden mi çıkar? Kötülük iki taraflıdır. Onun yaptığı kötülüğü görüyorsun ama kendininkine gözlerin kapalı. Sadece o kötü olsa; sen hep iyi olsaydın ortada kin kalmazdı.
Reklam

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
bilgi ağacı denen öldürücü, yok edici ağaç da var orada, onun meyvesini yemeleri yasak. ilim, irfan mı yasak? yoksa cinsel ilişki mi? kuşkulu, mantıksız bu. tanrı onlardan neden kıskansın bunu? bunu bilmek günah olabilir mi? ölüm olabilir mi? onlar cahil mi kalacaklar yani? onların mutluluğu bu mu olacak? itaat etmeleri ve imanlarını kanıtlamaları mı sadece? ''bu kadar ben merkezci bir yaratıcıyı sevmek değil midir asıl günah, değil midir asıl cehennem kendini itaatden ibaret sanmak?''
Reklam
''Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden, Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak, Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak... Sular sarardı... yüzün perde perde solmakta, Kızıl havâları seyr et ki akşam olmakta... Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller, Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller... Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer? Bu bir lisân-ı hafîdir ki rûha dolmakta, Kızıl havâları seyr et ki akşam olmakta...''
“Deli gönül uslanır mı hiç? Hasret çekiyordum! Gönlüm bu güzelliklere kanmıyor da kanmıyordu. Deniz suyunu içen içtikçe susarmış. Yemek yer hazmederiz, yediğimiz yemek biz oluruz. Bu güzelliği neden içime alamıyor ve kendim edemiyorum diye hayıflanıyordum. Denizin dibinde dilediğim gibi gezemediğim için üzülüyordum. Denizin dibine bakınca, denizin yüzü bana dapdar geliyordu. İşte bunun için koyun birinde bir başıma kalınca soyunur, kendimi derinliğe verirdim. İçim yanardı. Berrak ve yumuşak suların, göğsüme ve dizlerime pürüzsüz süzülüşünü neden içime, ciğerlerime alamıyorum diye kendimi yiyordum. Neden o kıprayan renkleri soluyamıyordum. Efendim? Gün olurdu, balık avını büsbütün unutur, dalar çıkar, on iki saatin onunu denizin dibinde geçirirdim. Sabah ışığına kanat salan kuş gibi irademi dip karanlıklarında deniyordum. Ege dibini sana anlatmaya ne hacet a evlat? Sen balıkçısın, benim kadar bilirsin. Ters çevrilmiş uçurumu andıran dibin yüksek kubbelerinde ışıklar, yelpaze gibi açılan ışınlarıyla boşluğu tel tel keserler. İncinin gümüş yüzünde parlayan masum bir pembe vardır. Sipsivri tepelerin kayasından kayasına mahyalar kurulur. Batmış gemilerin kaburgaları ve direkleri karanlıklarda ışıldar. Deniz dibinde ahtapot ve balıklara yüzyıllarca yuvalık etmiş testiler, dudaklarından balık ve yeşil damlacıklar solurlar. Renkler dip ovasının âlemine, kum saati rıhlarının kolay akışıyla akarlar, karanlık ovaya hâle hâle yayılırlar. Beklerdim karanlık sessizlikte! Neyi? Bir çığlığın çınlamasını!''
deniz kızı adası