Kasvetli bir Ankara sabahına uyanıyorum. Hava, gerçekten soğuğu sevebilen benim gibi insanlar için huzur verici görünüyor. Bu güzel pazar gününe onlarca aktivite sığdırabilirdim, bir sürü plan yapabilirdim ama haftalardır tek düşündüğüm şey ‘’pazar günü Hakan Günday okuyacağım’’ düşüncesi koca bir günümü ayırmak için aslında güzel bir sebep.
KAİ.
Grubun en sessizi, içe dönük, kapalı kutu, buzdağının görünen kısmı...
Kim böyle karakterleri sever ve merak eder ki? Tabiki de BEN.
Günaha Davetin bittiği yerden tam 1 yıl sonrası.
Damon, 1 yıldır ortalıkta yok.
Will, götü başı kaybetmiş.
Michael, Rika ve basketbol maçları arasında gidip geliyor.
Kai, savaşın yaklaştığını hissediyor.
YouTube kitap kanalımda Olağanüstü Bir Gece kitabını önerdim: ytbe.one/zAd9Y20INZM
İnsan kendinden bir şeyler bulduğu kitapları daha çok sever, bu bir gerçek. Olağanüstü Bir Gece'yi okurken benim için yazılmış bir biyografi kitabı okuyor gibi bir hisle okudum. Neden mi? Hadi beni dinleyelim isterseniz.
Zamanında herhangi bir şeye
Bağımsızlığımızın Timsali olan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun!
* * *
“Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında müesseselerimizi müdafaa için lâzım olanı yapmağa hazırız.” 1923, Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Bilimkurgu-Çizgiroman ve Manga Etkinliği kapsamında yapacağım ilk incelemem olacak. Bilimkurgu’nun ilk örneklerinden olan Mary Shelley‘nin Frankenstein’ı ile inceleme yolculuğumuza başlıyoruz. #28996895
Bu kitabı okumadan önce, Netflix üzerinden yayınlanan The Frankenstein Chronicles dizisini izlemenizi tavsiye ediyorum. Dizide Londra’nın o
“tanrı ve zaman yanlış hatmedilmiş
kiliselerin çanları sağır…
minareler kısa…
dekolte doktrinler giyinmiş abdal…
geç kalmış, geç yağmış yağmurlarla dolmuş
sarnıçlar, yırtıcı bir neşter darbesiyle, bulanmışlar
nükleer sevdalardan olan kuleler, rokoko kristallerle
süslenmiş tünellerde lime lime olmuşlar, bikes düşlere
darılmışım, sıçramışım ve
Yeraltı edebiyatı diye adlandırılan bir tür varsa eğer (ki yokmuş, aslen Transgresyonel Kurgu olan tür ülkemizde Ayrıntı Yayınevinin çıkardığı seriyle özdeşleşmiş selpakvari) “Gecenin Sonuna Yolculuk” anladığım kadarıyla bunun ilk örneklerinden biri. 1932’de Fransız okurunun karşısına çıktığında arada bazı bet sesler çıksa da, büyük bir kesim
Sputnik' Sevgilim 1999 yılında Haruki Murakami tarafından yazılmış çevirisini Ali Volkan Erdemir' in yaptığı 224 sayfalık Doğan Kitap' ın yayınladığı bir romandır.
Kitaptaki olaylar, K. adlı bir öğretmen tarafından anlatılmaktadır. Sumire(ana karakter) ve Myu ise hikayedeki diğer kişilerdir. Yalın, sade, akıcı bir dilin kullanıldığı,
"Bence okullarda yapılan en büyük yanlış, çocukları korkuyla motive ederek bir şey öğretmeye çalışmaktır .Not alma sınıfta kalma korkusu gibi. Bir konuya ilgi duyarak öğrenmek ile korku ile bir şeyi öğrenmek arasında nükleer bir patlama ile bir kıvılcım kadar fark vardır ." Stanley Kubrick
🚨 Kırık Cam Teorisi: Alışkanlıklar Nasıl Dönüştürülür?
📍1982'de James Q. Wilson ve George Kelling, suçun kentsel düzensizliğin bir sonucu olduğunu teorileştirirler ve Kırık Pencere Teorisi buradan doğar.
📌Malcolm Gladwell, çok satan kitabı “Kıvılcım Anı”nda bu durumu şöyle açıklar: “Eğer bir pencere kırıksa ve onarılmadan bırakılırsa,
Beyaz Zambaklar Ülkesinde, kitabı alışım, okuduğum yerler ve içerik anlamında bende oldukça farklı bir yere sahip oldu. Kitabın incelemesine başlamadan önce benle olan hikâyesinden bahsetmek istiyorum. Arkadaşımla beraber hafta sonunda ne yapmalı diye çokça düşündük ve en nihayetinde Çorlulu Ali Paşa Medresesi’nde Nargile içmeye karar verdik.