Susuz, soğuk dudaklardan döküldü birkaç hece.
Bak, gökyüzü berrak, yağmur var ve ıslandım.
Her dervişin dimağında yer eden bir bilmece.
Yıl 57, yer Nedim divanında bir gece.
Huzurlu bir ses yükseliyor Sıla-i Rahim’den.
Ölmenin tam zamanı hazır hava güzelken.
Çeşminden dökülmüş doğarken kıvırcık saçların,
bir ezanla fısıldanmış en güzel isim; ADIN.
Şair Lütfü
“EY DİLBER
Yüreğindeki telaşa
Gözlerindeki yaşa
Kurbanım o bakışa
Kıvırcık saçlı dilber
Kararmış kara kaşa
Mağrur mağrur bakışa
Kalem gibi duruşa
Kurban olam ey dilber
Güneş doğmadan evvel
Kuşlar ötmeden önce
Çık gökyüzüne sessizce
Sen konuş ey dilber”
Musa b. İmrân' b. Yashür b. Kahis b. Lavi b. Yakub b. İshak b. İbrahim aleyhisselamdır.
Musa b. İmrân aleyhisselamla Harûn b. İmran aleyhisselâm, ana-baba bir kardeş idiler. Harûn aleyhisselâm, Mūsa aleyhisselâmdan bir yaş büyüktü.
Musa Aleyhisselâmın Şemaili
Musa aleyhisselâm; uzun boylu, esmer tenli, yüksek burunlu, hafif etli," kıvırcık saçlı idi. Kendisinin kulaklarına kadar uzanan düz saçlı olduğu da rivayet edilir. Sağ elinde (nübüvvet beni) vardı.
Hârûn Aleyhisselâmın Şemaili
Harun aleyhisselâm Musa aleyhisselâmdan daha uzun boylu, daha etli, daha beyaz tenli, daha geniş sırtlı idi."
Açık ve düzgün dilli, yumuşak huylu idi. Kendisinin alnında da bir ben vardı.
Peygamber (s.a.v) Efendimiz Hazretleri, bütün yaratılmış olanların en güzeli idi. Bütün uzuvları uygun idi. Ölçülü idi, yakışıklı idi. Mübarek vücudu, güçlü ve kuvvetli idi. Zayıf ve şişman olmayıp orta halde idi, etleri sıkıca idi. Nurlu cildi ipeklerden yumuşaktı. Hoş güzel cisminin kokusu fevkalâde güzeldi. Okşadığı şeylerden günlerce güzel kokular duyulurdu. Tertemiz vücudu beyazdı, nurani idi. Bu beyazlık içinde hoş-güzel bir pembelik parıldardı. Pek sevimli olan mübarek boyu ne kısa, ne de uzun idi. Bununla beraber yanında bulunanlardan dâima uzun görünürdü. Berrak göğsü ve iki mübarek omuzlarının arası geniş idi ve nurlu omuzlarının arasında güvercin yumurtası gibi bir kırmızı ben nişanesi var idi ki, bu bir “Hatem-i Nübüvvet = Peygamberlik mührü” idi. O Nebiyyi Zişanın bilekleri, elleri, parmakları uzunca ve kalınca idi. Mübarek başı ve ağzı pek ölçülü ve pek güzel sayılacak şekilde büyükçe idi. Ön dişleri seyrekçe idi. Söz söyledikçe inci tanelerinden daha berrak olan dişlerinin parıltısı görülürdü. Parlak alnı genişti. Hilâl kaşları uzunca idi. Kaşlarının arası açıkça idi. İki kaşının arasında gazap ettiği zaman kabarıp beliren hoş-güzel bir damar vardı. Hoşluk-güzellik nişanesi olan kirpikleri, uzun ve siyah idi. Saadetli sakalı sıkça idi, bir tutam boyunca bulunurdu. Ahirete teşrifleri sırasında mübarek başıyla sakalının beyaz saçları henüz yirmi kadar bulunuyordu. Sümbüllerden daha zarif, daha güzel kokulu bulunan başının saçları ne pek kıvırcık, ne de pek düz idi, kulaklarının yumuşaklarını geçmezdi...
.. düşündü. Dudaklarının gülümsüyor mu, gülümsemiyor mu, ele vermeyen kıvrılışını gür, kıvırcık kirpiklerini. Ve sesini - yumuşak, hafif aç. Bir öpücük gibi.
.
Yavaş yavaş Annabeth'in suratı yeniden renklenmeye başladı. Göz kapakları açıldı. Alnındaki yara da kapanmaya başladı. Kıvırcık'ı gördüğünde güçlükle "Sen... evlenmedin mi?" diye sordu.
Kıvırcık sırıtarak "Hayır, arkadaşlarım beni vazgeçirdi," dedi.