Kitap hakkında yeterince inceleme yazılmış, benim ekleyebileceğim fazla bir şey yok. Ama bana hatırlattığı bir kaç film var. Biri ismini hatırlayamadığım (sanırım Dünyalı gibi bir şeydi.) Bir grup entellektüel bir dağ evinde insanlık tarihini ve önemli olayları tartışıyorlardı. Bu kitap da böyle bir anlatıma sahip. Olayları kendi aralarında konuşuyor karakterler. Bir diğer film ise 80lerde çekilmiş bir Sovyet filmi olan Garaj. Aynı şekilde yirmi kişi son garajı kimin alacağını belirlemek için bir mekanda toplanıyorlar ve olaylar gelişiyor. Nedense bu kitabı okurken hep böyle bir ortam ve oyuncuları canlandırdım zihnimde. Hafif çakırkeyif, yaşı geçkince, endişeli, biraz sakar ve ürkek bir grup adamın zaman zaman komik durumlarla olayları anlatması hazır bir film senaryosu gibiydi.
Bizi neyin beklediğini kim bilebilir ki? Ne olacağını kim bilir? Belki güçlü bir şey olacak, belki adice bir şey. Belki de ölüm gelecek, belki ölüme mahkum edecekler. Geleceğe fazla dalmak yersiz...
"Çağımız hala yüksek silindir şapkalar takıyor ve biz de koşmaya devam ediyoruz,eylemsizlik saati ve gündelik uğraşlarımıza veda saati çaldığında ayrılık anı da gelir ve artık hiçbir şeyin hayalini görmeyiz.."