Aileler, kuşatma altındaki kasabalar gibi kendi içlerine kapanıyorlar. Hayat böyle bir şey işte, bizi çevreleyen ve kuşatan yabani bir varlık. Permafrost Eva Baltasar. s.127.
Permafrost diger adiyla donmuş toprak katmanı. Sıcaklık artınca donmuş toprak tabakasında çatlaklar nasıl ortaya çıkıyorsa, Eva Baltasar'da bir kadının ruhunda ortaya çıkan çatlakları anlatmış romanında. Yıllarca içinde tuttuğu duygular bir katmanla kaplanmış ve donmuş tıpkı permafrost gibi. Permafrost metaforu üzerinden bir kadının varoluşsal , hesaplaşmalarını okuyoruz metinde. Otoriter kontrolcü bir anne ve onu anlamayan kiz kardeşlere sahip bir kadının kendiyle hesaplaşması, varoluşu, değersizlik hissi, ötekilestirilmesi gibi duygular metnin ana çerçevesini oluşturuyor. Kendini daha iyi ifade edebilmek, dayatılan kurallara karsi çıkmak icin mücadele eden yaşamının bir bölümünü Brüksel , Iskoçya ve Barselona gibi yerlerde geçiren, huzuru kitaplarda ve sanatta bulan cinsel eğilimi ailesindeki insanlardan farklı olan kadının varolma çabası bu metin. Kahramanımızın tek derdi var o da anlasilabilmek. Hepimizin derdi bu degil mi aslında? Yazar aile, bireysellik, annelik, kutsallık kavramlarını da sorgulamış. Kitap akıcı olmasına rağmen çoğu cümle insani hüzünlendiriyor Ben kitabı cok sevdim. Okuyun bence. Iyi okumalar
PermafrostEva Baltasar · Can Yayınları · 202418 okunma
Spoiler vermeden yorumumu yapmaya çalışacam:
İlk yarı sürünerek ilerledim, konu da karakterler de bir türlü sarmadı beni. Dnf etmeyi çok düşündüm ama ikinci yarı “trial” ların başlamasıyla nihayet bi hareket, bir heyecan geldi hikayeye. İlk baştaki sorularıma biraz cevaplar buldum. Sonra Kai ile Paedyn’in beni mutlu eden birkaç sahnesi oldu.
Erkekler kölece itaatimiz yerine, akılcı arkadaşlığımızı tercih edip zincirlerimizi kırmamıza cömertçe yardım etselerdi, bizlerin daha dikkatli kız çocuklara, daha duyarlı kız kardeşlere, daha sadık eşlere, daha akılcı annelere - kısaca daha iyi yurttaşlara - dönüşeceğimizi görürlerdi. O zaman onları daha gerçek bir sevgiyle severdik, çünkü kendimize saygı duymayı öğrenirdik. Değerli bir adamın akılcı huzuru da eşinin aylakça yüzeyselliğiyle bozulup durmaz, bebekler annelerinin kucaklarında gerçek bir yuva bulamadıklarından yabancıların kucaklarında yetişmek zorunda kalmazdı.
Bir başkası hayalini yok ettiğinde insanın bu kadar hızlı olgunlaşabilmesi şaşırtıcıydı. Prens sadece bir kurbağaydı, ilk aşklar sadece bir aldatmacadan ibaretti ve aşk da sadece anne-baba ve kız kardeşlere karşı duyulabilirdi.
Virginia Woolf 'un, yeğeni Quentin Bell tarafından kaleme alınan biyografisi, Virginia Woolf: '
Virginia Woolf başlığıyla Everest Yayınları'nın 'Unutulmayan Kadınlar' dizisinden yayınlanıyor. Virginia Woolf'un şimdiye dek yayınlanmış en ayrıntılı biyografisi olan kitap, hem pek çok belgeye dayanması hem de yazarın yaşamına aile içinden bir bakışla yaklaşıyor olması bakımından ilgi çekici."
"Kızkardeşi Vanessa Bell daha küçük bir yaşta iken bir ressam olmaya, Virginia Woolf ise bir yazar olmaya karar verir. Kendisini babasının kütüphanesinde geliştiren Virginia Woolf, 1895'te bir gazetede kısa hikâyelerini yayınlatır.
Özellikle, Viktorya tarzı yaşamaya karşı olan Virginia Woolf, yazılarında da bundan bahseder."
Kıtap
Virginia Woolf ne diyor okura
"Kız kardeşlere göre sevgili ağabeyleri gözlerinin önünde bir canavara, kendisine karşı tamamen savunmasız oldukları bir zorbaya dönüşmüştü; hainin bile tam olarak farkında olmadığı kadar gizli bir ihaneti nasıl açıklayacak ya da buna karşı bir önlem alacaklardı? Cahilce bir saflığı muhafaza edecek bir şekilde yetiştirilen kızlar herhalde başlangıçta şefkatin şehvete dönüştüğünü fark etmemişler ve onları uyaran şey giderek artan tiksinti hisleri olmuştu. Vanessa ile Virginia’nın bu konuda uzun zaman suskun kalmalarını buna ve çok utangaç olmalarına bağlayabiliriz."
Benden bu kadar gerisini sız okuyun #OKUYUN #OKUTUN derim
Virginia WoolfQuentin Claudian Stephen Bell · Everest Yayınları · 200712 okunma
Ağabeylerin için cinsel arzularını tatmin etmenin en kolay yolu. kız kardeşlere yönelmekti."
"Bu benim de aklıma geldi. ama o zamanlar böyle şeyleri düşünmeye bile izin verilmezdi."
"Aynen öyle. Kurbanlar, konuşmak şöyle dursun. 'böyle şeyleri düşünmemeli' bile. Bu yüzden de kendilerine her şey yapılabilirdi. Cinsel tacize uğramaları bir yana, bunun için utanması gereken de onlardı. Bu koşullar altında, kendilerine yapılanları bastırmış olmalarına şaşmamak gerek. İnsan olarak görülmemenin, bir nesne gibi kullanılmış olmanın utancı, insanın ne olursa olsun üzerinden atmak istediği eziyet verici bir duygudur.
"Bir başkası hayalini yok ettiğinde insanın bu kadar hızlı olgunlaşabilmesi şaşırtıcıydı. Prens sadece bir kurbağaydı, ilk aşklar sadece bir aldatmacadan ibaretti ve aşk da sadece anne-baba ve kız kardeşlere karşı duyulabilirdi."