Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Kızgınlık çok gürültülü dür, fakat Kırgınlık ne kadar da sessiz oluyormuş.
Aşkını değil mülkiyetini istiyorum.
Yalnızlığın insanı birbirine muhtaç hale getirmesi, onu kırılgan bir varlığa dönüştürdü. Muhtaç olmak insanı korkutur ve kızdırır. Derinimizde biriken kızgınlık, insanları kaybetme kaygılarını da beraberinde getirir. Uygar insan zamanla iyice saçmalayıp, "birbirine sahip olarak" bu açmaza çözüm getirebileceği yanılgısına kapılınca, durumunu kördüğüme dönüştürdü. Doğada hiçbir şey diğerinin mülkü olmadığından, doğanın bilgeliğinden iyice uzaklaşan insanın bugün geldiği aşama işte tam da bu. Birbirinin tapusunu talep etme. Ardından gelen ve sürekli yaşamak zorunda olduğu hüsranla.
Sayfa 164 - MetisKitabı okuyor
Reklam
“Bir gün bir taksiye atladım ve havaalanından hareket ettik. Sağ şeritte yol alırken siyah bir araba park ettiği yerden aniden yola, önümüze çıktı. Taksi şoförü sert bir şekilde frene bastı, kaydı ve diğer arabaya çarpmaktan milim farkla kurtuldu. Diğer arabanın sürücüsü camdan başını çıkartıp bağırmaya ve küfretmeye başladı. Taksi şoförü ona gülümsedi ve içten bir şekilde el salladı… Ve gerçekten çok arkadaşçaydı. Sordum, ‘Neden bunu yaptınız? Adam neredeyse arabanızı mahvedip ikimizi de hastaneye gönderecekti.’ Taksi şoförü bana, şimdi ‘Çöp Kamyonu Kanunu’ dediğim şeyi öğretti. Şoför pek çok insanın çöp kamyonu gibi olduğunu açıkladı. ‘Her tarafta çöp dolu olarak dolaşıyorlar; kızgınlık, öfke ve hayal kırıklığı dolular. Çöpleri biriktikçe onu bırakacak bir yere ihtiyaç duyuyorlar ve bazen sizin üzerinize bırakabilirler. Kişisel almayın. Sadece gülümseyin. Onlar için iyi şeyler temenni edin ve yolunuza devam edin. Onların çöpünü alıp iş yerinize, evinize veya sokaktaki diğer insanlara dağıtmayın.’ İşin ana fikri şu ki; başarılı insanlar çöp kamyonlarının günlerini mahvetmesine ve ellerine geçirmesine izin vermezler. Hayat sabahları pişmanlıklarla uyanmak için çok kısa, dolayısıyla; ‘Size iyi davranan insanları sevin, iyi davranmayanlar için dua edin.”
İnsanlardan korkmak, kızgınlık ve bu kızgınlığın yarattığı düşmanca duyguların dıştan fark edilmesi tehlikesinin doğal bir sonucudur. Ne var ki, tehlike kişinin kendi içinden değil de dıştan gelecekmişçesine algılanır. Dolayısıyla, diğer insanlardan olumsuz davranışlar geleceğini düşünen kişi, aslında kendi olumsuz duygularından korktuğunu göremez. Bir insanın düşmanlık duygularını bastırması kendi seçimi ile olmaz. Bu, refleks türünde bir süreçtir. İnsanın düşmanlık duyduğu kişilerin sevgisine ve desteğine gerek duyduğu ya da böylesi duyguları kendisine yakıştıramaması gibi durumlarda daha da yoğunlaşır.Düşmanca duygularını bastırmak, insana en çabuk yoldan bir güvenlik sağlarsa da, kişinin savaşması gerektiği yerlerde bundan kaçınarak sanki her şey yolunda gidiyormuşçasına davranmasına neden olabilir. Böyle bir durum insanın kendisini daha da savunmasız hissetmesine yol açar.
İnsanlar vardır, dost ve sevecen davranışlar gösterirler, ama gözlerine dikkatle baktığınızda korku ve kızgınlık karışımı bir anlatımı kolayca seçebilirsiniz. Bu insanlar bilinçli dünyalarında gerçekten de insanları sevdiklerine inanırlar. Ama bir yandan insanlardan korkarken, aynı zamanda onları nasıl sevebiliriz? Aslında bu, vaktiyle yeterince sevilemeyen ana-babalara karşı geliştirilen tutumların bir uzantısıdır. Sevecen tutumlar karşılığında sevgi alabilme umudunu ve sevildikten sonra sevebilme beklentisini içerir. Oysa böylesi bir umut ve beklenti yetişkin insan ilişkilerinin gerçeklerine uymaz.
Ne kızgınlık vardı içimde ne de kırgınlık Ne hissedeceğimi nasıl hissedeceğimi bilmiyordum. Daha az önce İki avucumun arasındaydı gülümseyen yüzü Ve ben artık O yüzü bir daha asla görmeyeceğimi biliyordum.
Reklam
İnsanlar, doğaları gereği, kendilerini düpedüz reddeden ve onlardan vazgeçen birine, yapabilirse onlara yardım edebileceğini iddia eden bir insandan daha fazla kızgınlık duyarlar.
KALBİM DARAĞACINDA ASILI
Kalbim orta yerinde kurulan darağacında asılı Aylardan Aralık Birazdan mürekkebim akıtacak sancılı cümlelerini Tarumar olmuş, son kullanım tarihi çoktan geçmiş bir keder gözbebeklerimde. Yeni sancılara gebe duygularım ,doğum arefesinde... Oysa hazir değildi yüreğim yeni doğumlara Kaçmaya çalıştıkca gözümün önünde vuruyor beni Itirafcı kimliğim,
''Öfke her geçen gün, radikal bir değişime sebebiyet verebilmekten oldukça uzak olan kızgınlık veya gerginliğe boyun eğmektedir.''
Eğer, sürekli hastalık ya da nefret, kızgınlık, olumsuzluk düşünceleri taşırsanız bedeniniz bu düşünceleri fiziksel boyuta dönüştürecektir.
Reklam
"Aslında, görünürdeki nedenler farklı olsa da, anne ya da babanın çocuğu kabul edememesinin temelinde, ana-babalığı benimseyebilecekleri bir duygusal olgunluk düzeyine ulaşamamış oldukları gerçeği yatar. Bu ana-babalar, çocuklarında gözlemledikleri sorunlardan yine çocuklarını sorumlu tutarlar. Oysa, ana-baba ve çocuk arasındaki sorunların başlangıç noktası her zaman ana-babadır. Yeterli olgunluğa ulaşamamış anne ya da babalar, çocukla baş edememe kaygısı yaşarlar. Bu kaygı, çocukta olumsuz davranışlar ortaya çıkmadan da, ana-babanın çocuğa karşı korku ve hatta kızgınlık yaşamasına neden olur. "
Mükemmelliyetçilere göre, zorlayıcı duyguların (kızgınlık, kıskançlık, üzüntü) dışarı yansıtılmaması gerekir. Bu duyguları his­setmenin ve bunların etkisiyle davranmanın kişiyi güçsüz gösterdiğine inanırlar.
Bu sahte yorgunluk ve haklı kızgınlık Aylardır uyudum bir türlü geçmiyor.
Bulmak için yıllarımızı harcadığımız insandan kaçabilmeye, ondan kurtulmaya çalışıyorduk. Aşk, mutluluk, güven, dostluk, yakınlık yerine güvensizlik, tedirginlik, mutsuzluk, hattâ bazen düşmanlık ve kızgınlık vardı . Bir başka insan, neredeyse hayat boyu bitmeyecek bir sorun haline gelebiliyordu bizim için. Ama onunla yaşadığımız huzursuzluklar, başkalarıyla yaşadığımız sükûnetten daha çekiciydi.
Kimi zaman şef ya da başkan; kızgınlık, korku, arzu ya da gösteriş merakıdır. “Yenik düştüğümüz” şeyler, aslında bizim yerimize karar verenlerdir.
Sayfa 37 - Günışığı Kitaplığı
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.