Mahşerin dört atlısı. ..
İncil' deki 7 Kıyamet Mühürü Birinci mühürO anda dört yaratıktan birinin, gök gürültüsüne benzer bir sesle, «Gel!»dediğini işittim. Bakınca beyaz bir at gördüm. Bu ata binmiş olanın bir yayı vardı. Kendisine bir taç verildi ve galip gelen biri olarak zafer kazanmaya çıktı. Kuzu ikinci mührü açınca, ikinci yaratığın «Gel!» dediğini işittim. O
Bir Kurt Cobain Romanı
''Parlak güneş geceyi aşağı indirerek okyanusa battı.'' Kato gibi ''Se nox praccipitat.'' Ölüler Kitabı'nda, günbatımının kızıl renginin intihar eden Ra'nın kanından kaynaklandığı yazılıdır. Eski kahinlerin şiirsel bakış açısından bakıldığında, batı büyük bir katliam ertesi gibi kıpkırmızı görünür. Hommel ve Hilprecht (Die Insel der Seligen) Gılgamış'ın (Güneş Tanrısı) batıya giderken izlediği yolun Arabistan'ın ''İkiz Tepeler''i olarak kabul edilen Günbatımı dağı ya da bugünkü adıyla Shammar Tepesi olduğunu belirtirler. Aga ve Salama Tepeleri karşı karşıya durarak bir çeşit doğal kapı oluştururlar. Mısırlılar gökyüzünü Shu ve Tefnut adlı iki sütunun üstünde duran devasa bir kubbe olarak görürler. Akşam güneşi Tum-Ra, karanlıkta batarken bu sütunları devirip göğü aşağıya çeker. Aborjinler gökyüzünün altında direkler olduğuna ve bu sayede düşmeden durabildiğine inanırlar (Bu neredeyse evrensel bir düşüncedir). ''Kör dev (akşam güneşi) bu sütunları çekerek göğü aşağı indirip kendi dahil birçok kişiyi öldüren bir felakete sebep oldu '' (Smythe - Palmer). Gazze Tapınağı'ndaki ikiz sütunlara bağlanmış olan Samson -öfkeli, gözleri kör (aslında tek gözü görmüyordu, İncillerde o şekilde yazmasa da, mitolojide öyle geçiyordu- bir gözünde güneş, bir gözünde ay vardı)- çatı yıkılana kadar sütunları sallayarak intihar eder ve kendiyle beraber yaşamı boyunca öldürdüğünden çok daha fazla sayıda Filistinliyi ölüme götürür. Benzer biçimde Güneş Tanrısı da (Shamesh, Shu, Gılgamış) günbatımıyla körleşmiş ve güçten düşmüş bir halde göğün ikiz kulelerini aşağı çeker ve geceyi indirir.
Sayfa 228 - Aylak KitapKitabı okudu
VE ÇOCUĞUN UYANIŞI  BÖYLE BAŞLADI
Gül kokuları çocukların kaburga kırıklarından geliyor  Acıyı ve insanlığı çocuklar  Böyle dayanılmaz kıldılar ve yeni suları  Onların bilgileri getirdi  Elleri önlerine bağlı - duruşları  Omuzlarından göğüslerine doğru kıvrık ve yumulu  Yaşarlar ebedi göz ve ölümsüzlük aşısı yapan kitabı  Ki şimendifer  Nasıl peşinden koşturursa katarları yolcu
Bir paslı kutuya koydular yüreğimi Oysa ben yüreğimi hep avuçlarımda taşırdım -ki şimdi; bir kızıl mıhtır avuçlarımdaki- Kimsenin gölgesine denk düşmezdi, şaşardım Sıyıra sıyıra soydular gölgemi -ki gölgem; sırtımda çarmıhtır Usûl buydu, duymadığım usûllerden biri Göğün yedi kat altıydı, geceydi Vuruldum, vuruluşum; fâili meçhûllerden biri Başıma iki kurşun sıkıldı sessizce Cesedim pıtıraklı bir çukura atıldı, gizlice Namâzımı yer altında ifritler kıldı -ki ifrit namâzı; salâsız, istikametsizdir- Yerin yedi kat altıydı, geceydi -ki gece; bir kurşun kadar merhametsizdir.. (Ahmet Tezcan - Ve İz Kateltüm Nefsen)
Aklım 'şiir"e firarda. ..
. Omurganın Flütü Vladimir Vladimiroviç Mayakovski Ve gökyüzünü
ya hüseyin.!!! Yeryüzünün dört bucağında mazlum kanının oluk oluk aktığı bir zamanda Kerbela'yı hatırlamanın vaktidir: Ben Kerbela'yım, Ali'nin gözyaşıyım, etiyim, kanıyım, canıyım. Peygamber'in katında kim Ali'den daha değerli olabilir ki! Ben Ali'nin hüznüyüm, ben Hüseyin'im. Şehitlerin efendisi Hamza'yım ben. Savaş alanına gönderilen Ali'nin
Onun Çölünde
ONUN ÇÖLÜNDE Onun çölüne gittim. Konuğum, Duvardaki kan pıhtısında. Onun bulduğu damar beni çağırdı. Ve ruhum eski bir kanla yıkandı.
O...(Nitelik)
Onun Çölünde Bejan Matur Onun çölüne gittim. Konuğum,  Duvardaki kan pıhtısında. Onun bulduğu damar beni çağırdı.
Bir paslı kutuya koydular yüreğimi Oysa ben yüreğimi hep avuçlarımda taşırdım -ki şimdi; bir kızıl mıhtır avuçlarımdaki- Kimsenin gölgesine denk düşmezdi, şaşardım Sıyıra sıyıra soydular gölgemi -ki gölgem; sırtımda çarmıhtır Usûl buydu, duymadığım usûllerden biri Göğün yedi kat altıydı, geceydi Vuruldum, vuruluşum; fâili meçhûllerden
Resim