''Parlak güneş geceyi aşağı indirerek okyanusa battı.'' Kato gibi ''Se nox praccipitat.'' Ölüler Kitabı'nda, günbatımının kızıl renginin intihar eden Ra'nın kanından kaynaklandığı yazılıdır. Eski kahinlerin şiirsel bakış açısından bakıldığında, batı büyük bir katliam ertesi gibi kıpkırmızı görünür. Hommel ve Hilprecht (Die Insel der Seligen) Gılgamış'ın (Güneş Tanrısı) batıya giderken izlediği yolun Arabistan'ın ''İkiz Tepeler''i olarak kabul edilen Günbatımı dağı ya da bugünkü adıyla Shammar Tepesi olduğunu belirtirler. Aga ve Salama Tepeleri karşı karşıya durarak bir çeşit doğal kapı oluştururlar. Mısırlılar gökyüzünü Shu ve Tefnut adlı iki sütunun üstünde duran devasa bir kubbe olarak görürler. Akşam güneşi Tum-Ra, karanlıkta batarken bu sütunları devirip göğü aşağıya çeker. Aborjinler gökyüzünün altında direkler olduğuna ve bu sayede düşmeden durabildiğine inanırlar (Bu neredeyse evrensel bir düşüncedir). ''Kör dev (akşam güneşi) bu sütunları çekerek göğü aşağı indirip kendi dahil birçok kişiyi öldüren bir felakete sebep oldu '' (Smythe - Palmer). Gazze Tapınağı'ndaki ikiz sütunlara bağlanmış olan Samson -öfkeli, gözleri kör (aslında tek gözü görmüyordu, İncillerde o şekilde yazmasa da, mitolojide öyle geçiyordu- bir gözünde güneş, bir gözünde ay vardı)- çatı yıkılana kadar sütunları sallayarak intihar eder ve kendiyle beraber yaşamı boyunca öldürdüğünden çok daha fazla sayıda Filistinliyi ölüme götürür. Benzer biçimde Güneş Tanrısı da (Shamesh, Shu, Gılgamış) günbatımıyla körleşmiş ve güçten düşmüş bir halde göğün ikiz kulelerini aşağı çeker ve geceyi indirir.