Katı eleştiriyi emeğe karşı insafsızca bulurum ama okur da bir yandan en değerli şeyi, zamanı harcamakta..Para bir yana..Sırf Jack London yazmış diye okunacak, onun da sanki zorla yazdırmışlar duygusu yaratan hikayesi..Alttaki mesaj da varsaki zorlama..Sıkıcı bir bulaşıcı hastalık filmine daha kısa sürede bittiği için yeğlenebilir.Emeğe sağlık..
pandemi dönemini hatırlattığı için tetiklendim...spoi... sanırım veba kıyamet yerine konmuştu, dünyanın aslında son bulmaması sadece içindekilerin değişip yepyeni dünya düzeniyle insanlığın yeniden doğması farklı kalemlerle aynı daireyi çizmek gibiydi. gelecek için ümitsiz hissettiriyor ama yapacak bir şey yok. yormayan akıcı bir kitaptı, sevdim.
1912 yılında kaleme alınmış. 2010'lu yıllarda ortaya çıkan bir salgın hastalığın, insanlığı ne derece vahşileştirdiğini ve dünyanın nasıl başa döndüğünü anlatıyor. Bir çırpıda okunabilen kısa bir kitap.
Kızıl veba bir salgınla başlayan ve dünyanın neredeyse sonunu getiren bir salgındır.Salgının ortaya çıkmasıyla insanların ve medeniyetin nasıl hızlı bi şekil de çözüldüğünü vahşileştiğini görüyoruz. Corona salgınıyla baş etmeye çalıştığımız şu günler de tanıdık gelen bir hikaye okumanızı tavsiye ederim.
Kızıl Veba eğer The Walking Dead dizisini izleyenler varsa ona çok benzeyen bir roman okuyacaklardır. Ben okurken çok benzer yönlerini gördüm diziyle bu kitabın.
Kızıl Veba adını insana bulaşınca yüzünden başlayıp vücudu kıpkırmızı eden bir hastalık olmasından alıyor. Bu veba topuklardan yukarı doğru insanı uyuşturup, en son uyuşukluk kalbe gelince insanı öldüren bir hastalık. Öyle ki mikrobu kapan kişi dakikalar içinde öldüğünden müdahale şansı da olmuyor.2000 senelerinde bu hastalık birden ortaya çıkınca dünya bambaşka bir hal alıyor. Profesör Granser de bu vebadan bir toplulukla birlikte kaçarak kendini kurtarmaya çalışan insanlardan biri. Bu süreçte yağmacılar, birbirini öldürenler, vebaya kapılanları en yakını bile olsa bırakıp gitmek ya da onunla kalarak ölmeyi seçenlerle karşılaşıyor. Granser kendi topluluğundaki hayatta kalma çabasında tek başına kalana kadar yolculuğuna devam ediyor. Sonrasında medeniyetin nasıl çöktüğünü, ilkel hayatın insanın içindeki vahşiliği nasıl ortaya çıkardığını görüyor. Ve bu yaşadıklarını yıllar sonra ihtiyar bir adam olunca torunları Edwin, Hoo Hoo ve Tavşanduk’a anlatırken onun ağzından dinliyoruz. O medeniyetin geri geleceği umudunu hala taşıyarak bu hikayeyi anlatıyor.
Kısa, bir günde okunacak güzel bir eser. Tavsiye ederim.
San Francisco doğumlu (1876), gerçek adı John Griffit Chaney olan Jack London'ın kısa eseri.. Bu paragrafta yazar hakkında temel bir kaç bilgi verdim sadece ama size Jack London'ın hayatını özet şeklinde herhangi Bi kaynaktan okumanızı tavsiye ederim. Yazılan şeylerin, yazarın hayatı bilindiğinde daha çok anlam kazandığı ve kapılar