Bir vahaya hapsedilmişim. Etrafımda kızgın kum, insan yığınları gibi. Göğümde Güneş, vuslatı hatırlatır gibi. Su arıyorum. Seraplarımı süsleyen o kuyuyu arıyorum. Kızgın kumlar içinde, ardımda hiçliğe karışan izlerle. Derken bir kızıl ışık yayılıyor usulca her yere. Anlıyorum. Güneş batmak üzere. Meryem Bilgici
Kızıl Yere Karışan
'Beni alıp tekrar karnına soksan bile koruyamazsın artık anne!'
Sayfa 17 - DoğanKitabı okudu
Reklam
Mayıs 2018 Etkinliği : Hikaye 26
Yazar: https://1000kitap.com/HakanS Hikaye Adı : Küçük Bir Felaket Link: #29482824 En baştan özür dilerim değerli okur, biraz geveze bir insanım. Hayatta kendimden başka değer verdiğim hiçbir şey yoktur ayrıca. Narsist mi oluyorum bu durumda? Sanırım evet. Ben böyle mutluyum. Çevremdeki çoğu insan, bendeki bu doğal
Uzun ama okumaya değer :)
Sağ tarafına yatmış yaşlı kadın upuzun bir nefes verdi, yüzünde bir gülümseme belirdi ve öldü. Öldü. Öldüğünde bedeninde 3.147.740.103.497.276.498.750.208.327 tane atom vardı. Toplam kütlesinin yüzde 63,7’si oksijen, yüzde 21’i karbon, yüzde 10,1’i hidrojen, yüzde 2,6’sı nitrojen, yüzde 1,4’ü kalsiyum ve yüzde 1,1’i fosfordu. Ayrıca yıldızlarda oluşmuş doksan küsur başka kimyasal elementi de vardı. Bedenindeki su, yakılma sırasında buharlaştı. Karbonuyla hidrojeni oksijenle birleşti, kıvrıla büküle göğe yükselerek havaya karışan karbondioksit ve nitrojen dioksiti yarattı. Kalsiyum ve fosforunun çoğu kızıl kahverengi tortuya dönüşüp rüzgârla savrularak toprağa karıştı. Zamansal zincirlerinden kurtulan atomları, dağılıp yavaşça atmosfere karıştılar. Altmış gün içinde gezegenin her tarafında bulunabileceklerdi. Yüzüncü günde atomların bazıları, su taşıyanlar, sıkışarak yağmura dönüşüp yere indi ve hayvanlarla bitkiler tarafından içildiler. Atomlarından bazıları ışık kullanan organizmalarca emilip dokulara, organcıklara ve yapraklara dönüştüler. Bazıları oksijen yaratıklarınca solunup organ ve kemiklere girdiler. Atomlarını taşıyan hayvan ve bitkileri yedi gebe kadınlar. Bir yıl sonra atomlarını taşıyan bebekler doğdu. Atomlarının kimlik yaftaları yoktu elbette. Ama kesinlikle, kuşkusuz onun atomlarıydı. Hangileri onunkilerdi biliyordum. Zihinlerinde onun zihninden parçalar vardı. Nesilden nesle doğacak bu milyonlarca çocuk, atomlarından bir kısmının o kadının atomlarından devşirildiğini bilecek miydi? Zor.
"Söyle bakalım, bizim dinimize ve ilahlarımıza batıl diyen sen misin?" ”Evet, böyle söylüyorum!" Kudurdular. Kudurdular ve güzeller güzelinin üzerine çullandılar. Kimisi öfkeyle yakasına yapışıyor, kimisi narin boğazına sarılıyor, kimisi mübarek sırtından ittiriyordu. Durmuyorlar, durmadan tartaklıyorlardı. Burnu kanamaya başlamış, kıyamadığım mübarek kanı damla damla toprağa karışır olmuştu. Çırpındım, çırpındım, çırpındım... Kâinatın en güzel gülü kanıyor, kanıyordu. Gözlerim karardı, dünya çevremde hızla dönmeye başladı, en son yere düşmekte 01 duğumu hissettim. Bilal'in yığılıp kaldığı yere. Dilimde Allah zikri vardı: ”Ey her şeyi icat ve izhar eden Allah, ey her şey ile zuhur eden Allah, ey her şey için zuhur eden Allah, ey her şeyde zâhir olan Allah, ey... ey. . . ” Ebü Bekir'in sesiyle kendime geldim. Dost, böyle zamanda gerekti. Duyunca koşup gelmişti anlaşılan. Can havliyle atıldı. Başı yarılıp kanlar akasıya, sakalları yolunup yakası yırtılasıya kadar tek başına mücadele etti ve gülümü onların elinden almayı başardı. Kanı gülümün kanına karıştı, yüzü gülümün yüzüne benzedi. O günden sonra ben, her ne vakit kızıl bir güle baksam, Hicr toprağına dökülen kanları hatırlarım. Gülümün, Ebü Bekir'in ve Bilal'in birbirine karışan kanlarını.
Sayfa 209Kitabı okudu
Almanya’ya Türk Dersleri Önemli Bir Medya Olayı Olarak Türk Bağımsızlık Savaşı, 1919-1923 Alman milliyetçiler için I. Dünya Savaşı ve Alman-Osmanlı ittifakı, kıyamet ölçeğinde bir felaketle sonuçlandı -gerçek anlamda bir kıyamet, çünkü zamanın yergi dergilerindeki görseller Almanya’nın üzerinde mahşerin atlıları tasvirleriyle, Almanya’yı
Reklam
Reenkarnasyon
Bedenindeki su, yakılma sırasında buharlaştı. Karbonuyla hidrojeni oksijenle birleşti, kıvrıla büküle göğe yükselerek havaya karışan karbondioksit ve nitrojen dioksiti yarattı. Kalsiyum ve fosforunun çoğu kızıl kahverengi tortuya dönüşüp rüzgarla savrularak toprağa karıştı. Zamansal zincirlerinden kurtulan atomları, dağılıp yavaşça atmosfere karıştılar. Altmış gün içinde gezegenin her tarafında bulunabileceklerdi. Yüzüncü günde atomların bazıları, su taşıyanlar, sıkışarak yağmura dönüşüp yere indi ve hayvanlarla bitkiler tarafından içildiler. Atomlarından bazıları ışık kullanan organizmalarca emilip dokulara, organcıklara ve yapraklara dönüştüler. Bazıları oksijen yaratıklarınca solunup organ ve kemiklere girdiler. Atomlarını taşıyan hayvan ve bitkileri yedi gebe kadınlar. Bir yıl sonra atomlarını taşıyan bebekler doğdu. Atomlarının kimlik yaftaları yoktu elbette. Ama kesinlikle, kuşkusuz onun atomlarıydı. Hangileri onunkilerdi biliyordum. Zihinlerinde onun zihninden parçalar vardı.
480 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
SALVATOR - ORDOR'UN LANETİ Karanlığın soğuk adımları bir lanetin gövdesine dolanırken, harlanan aşkların koyuluğu, bir umudun son tabusunda vücut buldu. Ve bakışlar kararırken, ak kılıç sahibinin oldu. ☬ Peki Faith'in gerçeği öğrenen onurlu çehresi, ölüme teslim olacak mı dersiniz? İşte bunu son kitapta öğreneceğiz. ᝰ.ᐟ Bugün her
Salvator - Ordorun Laneti
Salvator - Ordorun LanetiMerve Akyüz · Otantik Kitap · 202272 okunma