Doğrusu, Taçlı Hanımın (Şah İsmailin eşi) Osmanlı ülkesinde kalması ve Tacizade Cafer Çelebi ile evlendirilmesi bütünüyle Osmanlı rivayetidir ve daha çok Şah İsmaili tezyif etmek amacıyla anlatılır.
Müsamahasız şeyhülislâm Ebyssu'ud (1545-1574) yalnızca Kızılbaşları ve başka Şii aşırılıkları lanetleyen fetvalar vermekle kalmayıp, İbn al Arabi'nin öğretilerini sapkın ilan ediyor, vecd içeren mistisizmin tüm biçimlerini de lanetliyordu. Onun zamanında müzik tamamen yasaklandı.
Sayfa 58 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
224 syf.
7/10 puan verdi
·
11 günde okudu
15-17.yy Anadolu'suna dair biraz da ezber bozan bir çalışma. Hoca'nın kaynak eleştirileri ve yorumları ayrıca kıymetli. Safevîlere katılan Türk boyları, Yavuz'un 40bin Alevi katliamı, Osmanlı-aşiretler ilişkileri... Tezimde de kullanacağım bu eseri, ufuk açıcı bir yanı var
Osmanlı-Safevî Kıskacında Kızılbaşlar
Osmanlı-Safevî Kıskacında KızılbaşlarSadullah Gülten · Timaş Yayınları · 20226 okunma
Safevilerin Osmanlılarla uzun süreli mücadelelerine rağmen Şah Tahmasbın Avrupalı devletler ile ittifak kurmaya hiçbir zaman yanaşmadığı görülüyor.
-Doğru,- dedi Hanzade hanım.- Şia sünni düşmanlığının ne korkunç katliamlara sebep olduğunu Herat'da bizzat gördüm! Merv'den sonra Herat da kızılbaşların eline geçmişti. Şeybani-han döneminde itilip kakılan şiiler, intikam almak için isyan başlattılar. Herat'da Şeybani-han'ın bütün işlerine fetva veren seksen yaşındaki şeyhülislam Taftazani'yi yakalayarak şiilere teslim ettiler. İhtiyarı sokaklarda sürükleyerek halkın arasına getirdiler ve derhal sünnilikten vazgeçip şiiliği kabul etmesini emrettiler. Taftazani bunu reddedince sokaktaki bir ağaca astılar. Sonra da cesedini ağaçla birlikte yakıp küllerini savurdular. Bu olaya şahit olan ve hiçbir şeye karışmayan kişiler şia-sünni düşmanlığından yaka .silkerek, Abdurrahman Cami'nin hayattayken söylediği bir rübaisini fısıldamaya başladılar: Ey muğbeçe-i dehr, bedeh cam-ı meyem Ki amed zi nizayi sünni-yu şia kayem Guyendki, Camiya, çe mezheh dari? Sad şükürki, seg-i sünniy-u har(şia neyem)'' (Ey genç saki, ver bana şarap kadehimi Şii sünni çatışması artık canıma yetti: Deseler ki hangi mezheptensin ey Cami? '·Şükürler olsun. ne sünninin itiyim, ne şianın eşeği!)
Devlet her ne kadar Bektaşîlik ve Hacı Bektaş Tekkesi'ni araçsallaştırma mantığıyla hareket etmişse de bunu tam olarak başardığını iddia etmek de pek mümkün değildi. Çünkü Tekke'nin Osmanlı'nın isteğinin aksine henüz 16. yüzyıldan itibaren Kızılbaşlarla ilişkisinin olduğu ve ayrıca dolaylı da olsa Osmanlı karşıtı birçok isyana katıldığı görülmekteydi. Bu bakımdan Kızılbaşların tamamen bütünleşmemek kaydıyla, Bektaşî geleneğiyle yakınlaştıkları ileri sürülebilir. Diğer yandan Kızılbaş zümrelerin, 17. yüzyıldan itibaren Bektaşîliğin tesiri altına girmesiyle tersi şekilde, kendi inanç ve öğretileri de Bektaşîliğe sirayet etti. Böylece Bektaşîlik, Kızılbaş öğretilerden oldukça etkilenip, Kızılbaş öğelerinin Bektaşîliğe girişiyle cemaat dışı bir hal (heterodoks) edindi. Bu açıdan karşılıklı bir etkileşim söz konusu olduğu gibi Kızılbaşların tamamının Bektaşîliğin tesiri altına girmediği ve kendilerine özgü bir örgütlenmeyle ayrı bir “ocak” yapısı etrafında varlıklarını sürdürdükleri de görülmekteydi.
Reklam
910 öğeden 591 ile 600 arasındakiler gösteriliyor.