"Yüksek madde yoğunluklu bölgeler ve boş uzay-zaman bölgeleri arasındaki genişleme hızlarının farkı yaklaşık on katına çıktığında madde yoğunluğunun yüksek olduğu bölgenin genişlemesi durur. Kendi üzerine çöküp bir tür dengeye kavuşur. Yapılar oluşmaya başlar. Bu tersine dönmenin meydana gelmesi için gereken zaman genişlemenin ilk hızına ve bölgedeki madde miktarına bağlıdır. Dolayısıyla evrenin farklı bölümleri farklı hızlarda ve farklı zamanlarda tersine döner."
Sayfa 106
"Günümüzde evrende bulduğumuz baryonik maddeye dayalı hesaplamalar; eğer mevcut tüm madde bu olsaydı evrenin hiçbir bölümünün yoğunlaşıp bugün gördüğümüz yıldızların ve galaksilerin yapılarını oluşturmayacağını göstermektedir. Kozmik artalan ışınımında ortaya çıkarılan anizotropinin ve bundan kaynaklanan kütleçekimsel kararsızlıkların kapsamı göz önüne alındığında uzay-zaman genişlemesini alt etmeye yetecek kadar baryonik madde bulunmamaktadır."
Sayfa 106
Reklam
"Yeterince yüksek yoğunlukta kütle enerjisine sahip bir evren önünde sonunda genişleme hızını azaltacak, altüst olup kendi üzerine çökecektir. Böyle bir evren kapalıdır. Genişlemeyi tersine çevirmede yetersiz kalan kütle-enerjiye sahip bir evrense sonsuza dek genişleyecektir. Bu açık bir evrendir."
Sayfa 105
"Dalgalar bir şeyin içindeki bozulmalardır. Suya atılan taş suyun yüzeyinde bozulmaya yol açar ve birikintiyi bir ucundan diğerine dalgalandırır. O zaman ışık dalgaları neyin içindeki bozulmalardır? 19.yüzyıl ve 20.yüzyıl başlarında fizikçiler bunların tüm evreni kapladığı düşünülen eter denilen hafif bir madde formu içindeki dalgalar olduğunu ileri sürmüştür. Ancak eterle ilgili deneysel hiçbir kanıt bulunamamıştır."
Sayfa 51
"Bazı fizikçilere göre parçacıkları ve karşılaştıkları kuvvetleri yeterince yüksek bir sıcaklığa kadar ısıtırsanız elektromanyetik, zayıf kuvvet ardından güçlü kuvvet ve sonunda da kütleçekim birbiri içinde erirken tek bir sade parçacık ve tek bir ilk kuvvet elde ederiz. Eğer bu doğruysa evrenin ömründeki en erken dönem uzay-zaman ve enerjinin tek bir evrensel ilk kuvvetin kontrolünde aniden ortaya çıkışıyla tanımlanabilir."
Sayfa 42
"Zaman geçtikçe evren genişler, boyutları büyür. Genişledikçe soğur. Soğudukça da içindekilerin şekilleri değişir."
Sayfa 38
Reklam
"Eğer evren genişlemekteyse basit mantığa göre "saati geri sarabilir" ve zamanda bir noktada bir başlangıç olması gerektiği sonucuna varabiliriz."
Sayfa 38
Evrenin genişlemesine sebep olan şey nedir? 1933 yılında yayımlanan bir makalesinde Lemaître, genişlemenin tetiklendiğini çünkü uzay-zamanın aslında boş olmadığını öne sürmüştü.
Sayfa 37
"Genişleyen bir evren lehindeki kanıtlar 1965'te kozmik arkaplan ışımasının keşfiyle baskın hale geldi. Kozmik arkaplan ışıması evrenin doğumundan hemen sonra evrene saçılan sıcak ışımanın soğuk kalıntısıdır."
Sayfa 37
"Düz bir uzayda iki nokta arasındaki en kısa mesafenin aralarında çizeceğimiz düz bir çizginin olduğu açıktır. Peki Londra ile Sydney arasındaki en kısa mesafe nedir? Bu sorunun cevabını arayıp bulabiliriz. 16.983 km. Fakat bu mesafe aslında düz bir çizgi değildir. Dünya'nın yüzeyi eğimlidir ve böyle bir yüzeyde iki nokta arasındaki en kısa mesafe jeodezik denilen eğimli bir yoldur"
Sayfa 32
Reklam
Newton'ın hareket yasasında anlatılan mekanik evrende, kuvveti birbirine çarpan cisimlerin uyguladığı veya açığa vurduğu bir şey olarak yorumlarız. Bir taş parçası biz onu tekmelemeden ya da atmadan hareket etmez. Onu bir nihai hıza erişene dek ivmelendirdiğimiz sürece havada süzülmeye devam eder. Peki Ay Dünya'nın kütleçekimsel kucaklamasıyla kendinden geçerken onu kavrayan tam olarak nedir? Ay bir öğle vakti denizdeki gelgitin kıyıya vurmasını nasıl etkiliyor? Newton ne yapacağını bilmiyordu. Onun bulduğu kütleçekim kuvveti bir tür ilginç uzaktan etkileşime işaret eder gibi görünüyordu. Cisimler boş uzayda, aralarında açıkça hiçbir şey iletilmeden büyük mesafelerde birbirini etkiliyor olmalıydı. Eleştirmenler onu, mekanik kuramına "doğaüstü öğeler" sokmakla suçladı. Bu bilmecenin cevabının bir kısmı 1907 Kasımının sıradan bir gününde Einstein'ın aklına geldi: "Bir insan serbest düşüş yaparsa kendi ağırlığını hissetmez." Şaşırtıcı derecede basit bu gözleminde Einstein kendi kütleçekim ve ivme deneyimlerimizin aynı olduğunun farkına vardı. Buna özdeşlik ilkesi adını verdi.
Sayfa 31
"Kütleçekim bilindik, gündelik bir tür kuvvettir. Bir şeyi elimden attığımda yere düşer. Kütlenin çekim kuvvetine maruz kaldığı için böyle olur. Ne zaman ağır bir yük kaldırsak bu kuvvetin etkileriyle savaşırız. Bir yere takılıp dizimizi yaraladığımızda bu acıya neden olan kütleçekimidir. "
Sayfa 30
"Uzay ve zaman görecelidir, içerdikleri şeyler ve meydana gelen olaylarla tanımlanırlar. Ancak uzay-zaman mutlak olabilir. Kütle enerjidir ve enerjiden kütle çıkabilir. Uzay-zaman ve kütle-enerji birbirinden tamamen bağımsız olarak kendi başlarına var olamaz. Einstein'ın genel görelilik kuramında açıklandığı gibi zarif bir dans halinde birbirlerine kenetlenmişlerdir."
Sayfa 30
Avusturyalı filozof Ludwig Wittgenstein bir zamanlar ünlü bir uyarıda bulunmuştu: "Üzerinde konuşulamayan hakkında susulmalıdır."
Sayfa 25
"Ortada evrenin kökeniyle ilgili çeşitli hikâyeler anlatan pek çok güncel kuram mevcuttur. Bu kuramların bazıları, evrenin bir kuantum dalgalanmasında "hiçlikten" ortaya çıktığını iddia eder. Veya evren, olasılıkların oluşturduğu bir "çoklu evren" içinde çok sayıda genişlemiş uzay-zaman balonlarından biridir sadece. Ya da büyük patlama sonsuzluk boyunca süren bir döngüde kozmik sıfırlama düğmesine tekrar basıldığında evrenin çökmesinden kaynaklanır. Bu farklı fikirlerin hiçbiri deneysel kanıtlara dayanmıyor."
Sayfa 24
Resim