Aramızdan yeni ayrılan dostları ne kadar severiz, değil mi? Ağızları toprakla dolduğu için konuşamaz olan hocalarımıza ne kadar hayranızdır! Saygı o zaman kendiliğinden gelir, belki de yaşamları boyunca bizden bekledikleri o saygı. Ama ölülere karşı hep daha dürüst ve daha cömert olduğumuzu biliyor musunuz? Nedeni basit! Onlara karşı bir yükümlülüğümüz yoktur da ondan. Özgür bırakır bizi onlar, böylece zamanımızı rahatça kullanabilir, saygıyı boş zamanlarımızda bir kokteyl ve sevimli bir sevgili arasına sıkıştırabiliriz. İllaki bir sorumluluk yükleyeceklerse, belleğe yüklerler, bizimse belleğimiz zayıftır. Hayır, dostlarımızda sevdiğimiz şey ölümün tazeliği, acısı, heyecanımız, eninde sonunda kendimizdir!
Sık sık panik atak veya genel kaygı yaşayan bir kişi, sürekli olarak stres hormonlarından oluşan bir kokteyl ile bombalanır.
Reklam
Bize: “Avrupa’nın sınırları Kars’ta biter” diye deli saçmaları söylediler. Ama, Avrupa, yani Batı, yani onların deyimiyle “akıl ve ilim” komünistliği tepelerken, onlar Moskofçuluğu Meclis’e kabineye soktular ve Türkçülüğün kökünü kazımak için de en bayağı ve alçakça iftiralarla görülmemiş bir haçlı seferi açtılar. Batıyı taklit ederken yalnız yol, okul ve fabrikaya değil, daha çok balo ve kokteyl partileri yurdumuza soktular. Moskofçulukla savaşa gelince, onun arkadan gelmesini istediler.
Sayfa 67
Nora'nın canı sıkılmaya başlamıştı. Şöhret böyle bir şey miydi yani? İnsanların bir yandan size tapınıp bir yandan sürekli saldırdığı acı tatlı bir kokteyl miydi? Raylar dört bir yana doğru ayrılırken,birçok ünlünün hayatının raydan çıkmasına şaşmamak lazımdı. Tokat yerken aynı anda öpülmek gibi bir şeydi bu.
Sayfa 177 - Domingo kitapKitabı okudu
Saat 23:25... İmkansız diyorum. Sezen Aksu çalıyor.. Geri dön.. Her şey seni bana hatırlatıyor.. Viskim bitmiş. Votkayla idare ediyorum. Biraz tonik, biraz mango, biraz ananas suyu kokteyl yapıyorum. Acı hayat tatlanıyor. Bardağa bakıyorum. Viski bardağı oysa, güzel bir desen. Kadınlar sever. Bir parça limon kesip süslüyorum bardağın köşesini.. Güzel bir kokteylden daha güzeli daha güzel bir kokteyldir. Limon sıkıp ekşi yiyorum kokteyli, hayat ekşiyor. İçiyorum, prozit.. Şerefe.. Şimdi Seattle için iftar vakti..
Kuş hariç.. Çünkü ötüşüyle bana mutluluk veren güzel bir kuşum var :)
Kalabalıkları sevmem, insanların birbirlerine yapışmış durumda, yük­sek sesle konuşmaları, partiler ve özellikle kokteyl partiler, sigara dumanı ve genel olarak sigara içenler, sofrada içmenin dışında içki içmek, marme­latlar, istiridye, ılık yemekler, kurşuni gökyüzü ve kuşların ayakları ve de bütünüyle kuşun varlığı. Ve de son olarak en nefret ettiğim şey: sıcak süt İşte sevmediklerim bunlar.
Sayfa 493 - Altın Kitaplar Yayınevi ( 1.Basım/Nisan 2009)Kitabı okudu
Reklam
Yine de, şimdi oturma odasında, buğulu kokteyl kabına konmak üzere iri bir kuş gibi süzülürken ve şişkin cinnet dairesinin merkezinde gülümserken, onu her kim görse her şeyin gayet düzgün, muhteşem ve sakin gittiğini düşünürdü.
Sayfa 11
"Bir akşam, şehir merkezindeki bir kokteyl partisinden sonra, John Darley... bir içki içmek için 12. Sokak'taki daireme geldi. Ortak dertlerimizden biri, sosyal psikolog olduğumuzu öğrenen tanıdıkların bize hemen New Yorkluların vurdumduymazlığına neyin sebep olduğunu sormasıydı" (Latane, 1987, s. 78). "New Yorklular neden böyle?" diye sormak yerine Genovese'nin komşularının içinde bulunduğu sosyal durumu incelemek Latané ve Darley'ye daha ilginç ve önemli geliyordu: "Genovese vakasının bu kadar hayret verici olmasının nedeni belki de özellikle bu olayda olup bitendir, yani yalnızca bir ya da iki kişinin değil, tam 38 insanın olanları izlemekten başka bir şey yapma- masıdır, diye düşündük" (Latané, 1987, s. 78). Araştırmacılar insana ilk bakışta mantığa aykırı görünen bir önseziden yola çıkacaktı: Acil bir duruma tanık olan insan sayısı ne kadar fazlaysa, içlerinden birinin olanlara müdahale etme olasılığı da o denli düşük olacaktır. Genovese'nin komşuları, "Ne de olsa birileri polisi çoktan aramıştır" diye düşünmüş olabilirdi. Latané ve Darley (1968), bu durumu sorumluluğun dağılması olarak tanımlıyordu. Belki de olaya tanık olanlardan her biri cinayeti yalnızca kendisinin gördüğünü düşünseydi yardım etme olasılığı da artacaktı.
Ignatius J Reilly - dayanamadım paylaşıyorum
Hiç düşünmeyen ve aldırmayan bir toplumda hayatımı kazanabilmek için dişimle tırnağımla savaşır, çöl botlarımın tabanını Fransız Mahallesi’nin eski, kaldırım taşı döşeli yollarında aşındırıp adi, tırtıklı lastiğe dönüştürürken, aziz (ama yoldan çıkmış), eski bir tanışıma rastladım. Bu yozlaşmış insana ahlaksal üstünlüğümü kolayca kabul ettirdiğim
bütün hayatınca arkadaşlığın önemini haykıran Selim Işık 'ın başına bunlar geliyor oysa ben neler istiyorum neler sevilmek özlenmek istiyorum bütün gürültümün çocukça olduğunu aslında sevgiden ilgiden geldiğini anlamalarını istiyorum peki diyorlar neden yapalım bütün bunları kimsin sen diyorlar reisicumhurbaşkanı mısın evet reisicumhurbaşkanıyım evet aslında bütün temel atma törenlerine bütün açılışlara resmî geçitlere şenliklere ziyafetlere balolara düğünlere kokteyl partilere anma törenlerine beni çağırmalısınız kaç para eder sizin reisicumhurbaşkanlarınız benim yanımda hangisi benim kadar yürekten katılır sevincinize heyecanınıza adamın işi başından aşkın bir de sizinle mi uğraşacak
Reklam
Eğer anacığınızı dinlemiyorsanız Komonis olabilirsiniz
“Belkim de oğlun okula çok fazla gitti?” dedi Bay Robichaux. “O kolecler komonis yuvası.” “Yaa?” dedi Bayan Reilly ilgiyle. Yeşil taftadan kokteyl elbisesinin eteğiyle gözlerini kuruladı; çorabının diz yerindeki derin kaçıkların göründüğünden habersizdi. “Belkim de Ignatius’un sorunu budur. Bi komanisin anacığına kötü davranması gayet doğal.” “Bi ara oğluna demokrasi için ne düşündüğünü sorsana.”
-sen canlı kadınsın, dedi nesrin'e. Daha önce başladığı bir konuşmayı sürdürür gibi. -her şeyin üstesinden geliyorsun. Ben çabuk yoruluyorum. Karnının üzerine abanmaktan vazgeçerek arkasına yaslandı. Omuzlarına dökülen saçlarını şöyle bir toparlayıp büktü ve ensesinde topladı. Topuzu tamamlanmıştı. Nesrin, plağın arkasını çevirdi. -ben
Sayfa 68 - Kabuk öyküsündenKitabı okudu
BİLANÇO TABLOSU BİR MUHASEBE
Görüşlerimi toparlamaya hazırlanırken, bu bölümde birkaç noktaya temas etmek istiyorum. Öncelikle, İngilizlerin Hindistan'da yaptıkları her şeyi kötülemek gibi bir niyetim olmadığını söyleyeyim. İnsanoğlunun yaptığı her işte olduğu gibi sömürgeciliğin de olumlu ve olumsuz tarafları vardı. Hindistan'daki bütün İngiliz yetkililer Clive
halk bir havuzun içindedir,farklı görüşler ve inançları yüzünden birbirlerini boğmaya çalışırken aynı zamanda da boğulmamaya çalışır.siyasiler havuzun dışında kokteyl partisi verir,arada dönüp havuzdakilere karınlarını doyursunlar diye yem atarlar.bazıları buna sevinir ama hâlâ havuzun içindedirler.
Sayfa 204 - çiçekKitabı okudu
1.130 öğeden 46 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.