Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gülmek; "Saf" denme riskini göze almaktır. Ağlamak ise; "Duygusal" görünme riskini. Birine yakınlaşmak; "Kendini kaptırma" riskini, Duygularını açmak; "Kendini ortaya koyma" riskini, Hayalleri ve düşünceleri sergilemek ise; "Onları başkalarına kaptırma" riskini göze almaktır. Sevmek; "Karşılık görememe" riskini... Yaşamak ise; "Ölme" riskini göze almaktır. Umutlanmak; "Hayal kırıklığına uğrama" riskini Çabalamak ise; "Başarısız olma" riskini göze almaktır... Ama riskler yaşanmalıdır. Çünkü hayatımızın en büyük riski, hiç risk almamaktır. Hiç risk almayan kişi, belki acı ve üzüntülerden korunabilir; Ama Büyüyemez, Sevemez, Değişemez, Hissedemez, Öğrenemez. Garanti arayışlarıyla zincirlenmiş bir köle olarak yaşarken, Bedelini; özgürlüğünü kaybederek öder. Sadece; riski göze alabilen kişi hürdür...
Adalet sisteminin kurucusu ve Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt'un " Türk, bu ülkenin yegâne efendisi, yegâne sahibidir. Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır; hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı. Dost ve düşman, hatta dağlar bu hakikati böyle bilsinler" cümlesini hatırlayabiliriz. Ülkenin Başbakanı İsmet İnönü'nün " Sadece Türk milleti bu ülkede etnik ya da ırki birtakım haklar isteyebilir. Başka hiçbir kişinin buna hakkı yoktur" demesini de ekleyebiliriz.
Reklam
Bozkırkurdu
Herkesin başına gelen onun da başına gelmiş, varlığının alabildiğine derinliklerindeki bir dürtüye uyarak olağanüstü bir diretkenlikle aradığı, peşinde koştuğu şeyi sonunda ele geçirmişti, ama insan için yararlı sayılacak ölçünün hayli üstünde gerçekleşmişti bu. Ele geçirdiği şey ilkin mutluluğunu oluşturmuşken, sonradan amansız yazgısına dönüşmüştü. Güç insanını güç yıkar, para insanını para; köle ruhlu insanı başkalarına kulluk etme, zevk insanını zevk çökertir. Bozkırkurdu'nu da bağımsızlığı yıkmıştı. Amacına ulaşarak günden güne daha bağımsız duruma gelmiş, emir alacağı, isteklerini göz önünde tutarak davranışlarını düzenleyeceği kimse kalmamıştı, ne yapıp ne yapmayacağını artık yalnızca kendisi özgürce belirliyordu; çünkü güçlü insan, gerçek bir içgüdünün ondan elde etmesini istediği şeyi hiç şaşmadan ele geçirir sonunda. Ne var ki, Harry kavuştuğu özgürlüğün ortasında ansızın şunu fark etmişti ki, özgürlüğü ölümdü; tek başına kalmış, dünya onu korkunç şekilde kendi haline bırakmıştı; insanlar onu ilgilendirmekten çıkmış, hatta kendisi bile kendisini ilgilendirmez olmuştu; dış dünyayla ilintisizliğin ve yalnızlaşmanın giderek büyüyen havasızlığında yavaş yavaş boğulmaya başlamıştı. Çünkü artık ortada öyle bir durum vardı ki, yalnızlık ve bağımsızlık, isteği ve amacı olma özelliğini yitirmiş, onun yazgısına ve mahkûmiyetine dönüşmüştü.
Gördüğünüz gibi sorun, cinselliğin olup olmamasında değil, başka bir şeyi, ondan çok daha değerli, sonsuzluk kadar kıymetli bir şeyi yok etmesinde! Şehvet, tahrik olma, tensel zevkler; bunların hepsi köle edicidir!
Friedrich Nietzsche'nin sözüdür.Kitabı okudu
Cok umutsuz olma ama tedbirli olmayi da birakma.bir seyi cok umut etmek,umuda kole olmaktir.
Sayfa 178Kitabı okudu
Nedir "Kültürel Kimlik" Denen Şey
"Kültürel kimlik" insanın somut toplumsal konumu gereği farklılaştırılmış bulunduğu "efendi/köle ilişkisi" içinde yaşatıldığı toplum hayatına geçişten itibaren başka insanlarla kendisini özdeş sayabilmesini sağlayan; efendi/köle ilişkisini gözden saklayıp, aynı sitenin yurttaşı olma özdeşleşmesi ile eşitsizliği temel almış toplumsal sistemlerin içinde tutunum (cohesion) sağlayan bir yapıntıdır. Bu yapıntı, efendi/köle ilişkisini kendine temel almış bulunan bütün sosyal sistemlerde değişik kurumsal düzenlemelerle oluşturulmuş aile, tapınak, okul, kışla, hapishane, kitle basını ve modern medya aracılığı ile şekillendirilir, sunulur, öğretilir. "Köle" olan sıradan insanın, "efendi" olan insanla bir üst kimliği paylaşması bir yanılsamadır, ama bu yanılsama "köle" olanın köleliğini yaşamasını kolaylaştırır ve köleliğini yaşarken katlandığı horlanmışlığı, acıları hafifletir. Bu nedenle, "köle" konumundaki insan bir yandan "köle" statüsünde olduğu bilincini taşırken bir yandan da "hemşerilik" gibi yatay konumsal yakınlık kazanma ile elde edilen, hükümdar ya da yöneticinin "adamı olma" gibi duygusal özdeşlikleri, "yurttaşlık" "isa kardeşliği" gibi ortak kimlik yapıntılarını gönüllü olara benimsemeye yönelir. Bunun böyle olmasında en büyük etmen, "köle" olan insanın "bugünden yarına ekmegini kazandığı" yerin, efendi olanın sahiplendiği, kurduğu, sürdürmeye özen gösterdiği var olan toplumsal sistem olmasıdır.
Sayfa 117 - İnkılapKitabı okudu
Reklam
Ece Ferzan dillere destan güzelliğiyle gurur duyuyor “Hepsinde para bol, unvan bol, iktidar bol ama yine de gözlerini üstümden alamıyorlar. Sade erkekler değil, kadınlar da. Demek ki bu hayatta en önemli şey ne servet, ne iktidar; sadece güzellik. Güzellik karşısında hepsinin dili tutuluyor. Bu masanın en üstünü benim. Başka masalardan
Sayfa 255 - 27 numaralı masadaki insanlara dair - Ece Ferzan dillere destan güzelliğiyle gurur duyuyor!Kitabı okudu
Ayaz, büyük fatih, Put Kıran Gazne Hükümdarı Mahmut’un ahbabı ve kuluydu... Bu kıssada kullanılan her kelimenin üzerinde dur. İslam putlara inanmaz ama bu Müslümanlar tarafından yanlış anlaşılmıştır. Putlara inanmamak başka bir şey, kalkıp başkalarının putlarını yok etmeye başlamak başka. Aslında birinin putunu kırmak demek, olumsuz yönde de
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.