Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
416 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Memlük: Kölelikten Sultanlığa
Kendilerine "Ed-Devlet'üt Türkiyye" diyen Memlüklerin kuruluş hikâyesini anlatan bu eser, 13. yüzyılın ikinci yarısında Ortadoğu'nun içine düştüğü buhranları, Haçlı seferlerinin yarattığı bunalımları ve Moğol istilasının yıkıcı sonuçlarını anlatmanın yanı sıra, "Memlük" adı verilen Türk çocuklarının dramatik hikâyesini de konu almaktadır. Olaylar ve karakterler tamamen gerçek olup, muhteşem bir kurguyla okuyucuya sunulmuştur. Özellikle Baybars ve Kutuz'un hikâyeleri merkeze alınmış, düşsel bir şölene dönüşmüştür. Köle pazarlarından, saraylara uzanan efsanevi bir yükselişin, kızgın çöl kumları arasında yaşanan ölümle-yaşam arasına sıkışmış bir aşkın hikâyesidir bu... Unutmayın! Bu hikâyenin inanılmaz tarafları da gerçektir.
Memlük
MemlükSıtkı Öztürk · Anatolia Kitap · 201839 okunma
Memlük: Kölelikten Sultanlığa
“Kitaplar ölüleri canlandırmaz efendim! Bir budalayı akıllı, bir aptalı zeki kılmazlar. Sadece zekâyı uyandırır, biler ve keskinleştirir. Bilgi açlığını giderir beynin. Ondan susmasını istediğinizde dilsizdir. Konuşmasını istediğinizde güçlü bir hatip oluverir.” durdu. Biraz soluklandıktan sonra devam etti: “Ne işe yaradığına gelince; Bir uzmanın ağzından bir ömür boyu öğrenemeyeceğiniz şeyleri, bir ay içerisinde kitaplardan öğrenebilirsiniz efendim! Üstelik bu yüzden kimseye borçlanmış olmazsınız.” Sözün burasında durup düşündü. Söyleyip söylememekte tereddüt etti. Fakat söylemeye karar verdi: “Kitap insanı iğrenç insanlarla düşüp kalkmaktan, aptal ve anlayışsız insanlarla ilişki kurmaktan kurtarır.” (Nasireddin Tusi)
Reklam
Memlük: Kölelikten Sultanlığa
“Dedim ya efendim! Bizim için sayının hiçbir önemi yok. Önemli olan cesarettir. Sayı ancak korkaklar içindir.” (Emir Temir)
Memlük: Kölelikten Sultanlığa
“Gerçekten dedikleri kadar güzel mi?” diye sordu Hüseyin. “Kim?” dedi Halis. Neden sonra, anladı ve gülümsedi. “Hayır!” dedi. “O kadar da güzel değil!” Hüseyin şaşırdı. Oysaki atfedilen manaya göre muhteşem bir belde olduğunu hayal etmişti. “Nasıl?” dedi. “Bunca mücadele alelade bir şehir için mi?” Halis yine gülümsedi. “Annen yeterince güzel olmayabilir. Karın da… Belki kız kardeşin… Ama onlar için savaşırsın değil mi?” Halis devam etti: “Kudüs, kimilerinin annesi, kimilerinin kız kardeşi yahut eşi gibi… Kudüs, Hz. Meryem’in, Hz. İsa’nın, Yahya ve Zekeriya’nın ayak izi… Kudüs Hz. Süleyman’ın mabedi, Hz. İbrahim’in makamı, Hz. Muhammed’in namazgâhı ve Hz. Ömer’in emaneti… Kudüs, Mescid-i Aksa… Arzın kalbi… Ve Kudüs, şarkın ‘en sevgili’ sultanı Selahaddin’in sulh ve adalet şehri…”
Memlük: Kölelikten Sultanlığa
“İhanet ile sadakat kardeştir! Tıpkı Habil ile Kâbil gibi…” dedi adam. “Unutma! Her kurtuluş bir ihanetle başlar.” (Sabbahi fedaisi)
Memlük: Kölelikten Sultanlığa
“Çok kalabalıklar!” dedi Kalavun. Endişeliydi. “Sayının bazen hiçbir önemi yoktur!” dedi Baybars. “ Çokluğu ifade eden sıfır değil bir’dir. Bir’i sıfırların önünden çektin mi kalan sadece “hiç” tir.”
Reklam
Memlük: Kölelikten Sultanlığa
“Direnişe hazır olun! Ölüm haksa ve kaçınılmazsa, en güzeli Bağdat’ta ölmektir!” Halife Mustasım Billah
Memlük: Kölelikten Sultanlığa
“Ben Hülagü Han! Bana dost olursanız yaşar, düşman olursanız ölürsünüz!”
Memlük: Kölelikten Sultanlığa
Ve kılıcını havaya kaldırıp kükredi: “Benim adım Seyfeddin… Dinimin kılıcıyım… Allah’a yemin ederim ki; Yaşadığım sürece hiçbir Moğol, döşeğinde rahat uyuyamayacak!”
Memlük: Kölelikten Sultanlığa
“Ben bu meydanda tek kişi kalsam bile, son nefesime kadar savaşacağım. Gün bu gündür yiğitlerim! Ölmek için daha güzel bir sebep olamaz! Nasılsa birgün hepimiz ölecek değil miyiz? Ha bir gün eksik, ha bir gün fazla! Önemli olan bir korkak gibi yatakta değil, bir erkek gibi ayakta ölmektir!” (Baybars)
Reklam
Memlük: Kölelikten Sultanlığa
Şehirleri fethetmekle kalmıyor, haritadan siliyordu. Kaybedenlerin unutulmaya mahkum olduğuna inanıyordu çünkü. Fethettiği her şehrin önce mabetlerini ve kütüphanelerini yakıyordu. Öyle inanıyordu ki, inançları ve kültürleri, şehri ve ahalisini korumayı ve güçlendirmeyi başaramadıysa hiçbir işe yaramazdı. Hem sonra kavmin, ülkesiyle aidiyetini kesmeliydi ki yeniden dirilmesin. Yeniden inşa ediyordu bazen şehirleri. Yeni bir doğum gerçekleşsin diye belki de... Biliyordu ki, yeni bir doğum lekesiz ve temizdi. Tüm kirlerinden arındırılmış şehir yeni bir hayat demekti. Kirlendiğinde ise tekrar gelecekti…
Memlük: Kölelikten Sultanlığa
Ölümden ve öldürmekten nefret ediyordu. Bu ona zevk değil acı veriyordu. Fakat bu bir görevdi. Tıpkı ölüm meleğinin üstlendiği gibi… Tanrı ona bu görevi vermişti. Şöyle düşünüyordu: “Eğer bir kavim zulme maruz kalıyorsa bunun müsebbibi kendileriydi. Zalim bir kral, zalim bir halkın eseriydi. Eğer halk zulme ve haksızlığa ses çıkarmıyor, korku ve endişeyle siniyorsa veya menfaatleri gereği sessiz kalıyorsa yaşamayı hak etmiyordu. Korkakların yaşamaya hakkı yoktu çünkü. Tanrı bile böylesi bir halkı istemiyordu. Onları cezalandırmak istediğinde de onun gibi birisini görevlendiriyordu. Kural basitti: Cesareti ile yaşayamayanlar esaret içinde ölürlerdi. Tanrı koymuştu bu kuralı. O sadece Tanrı’nın buyruğuna amadeydi.”
-''Cananın kapısında şakiliği,dünya saltanatına değişme.Çünkü bu kudsi kapı sayesinde kişi,fazilette güneşe erişir.'' İşte Cenabı Bilal Radıyallahu Anh'ı kölelikten sultanlığa eriştiren cananın bu kudsi kapısı olmuştur...
Sayfa 86 - çelikKitabı okudu
35 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.