“Bununla birlikte, artık onu bütün bütün belleğinden sildiğini sandığı bir sırada, en beklemediği bir yerde, özlemlerinin bir imgesine dönüşerek çıkıyordu ortaya. Yaşlılığın ilk esintileri, her yağmur öncesi gökgürültüsünü işittiğinde, yaşamında onarılmaz bir şey olduğunu duyumsamaya başladığı zaman ortaya çıktı. Ekim ayında her gün öğleden sonra saat tam üçte, Villanueva Dağı’nda kükreyen, anısı yıllar geçtikçe yakınlaşan, bir taş gibi ağır gök gürültüsünün açtığı onulmaz yaraydı bu. Yakın geçmişin anıları, aradan birkaç gün geçince belleğinde birbirine karışırken, kuzeni Hildebranda’nm eyaletine yaptığı o masalsı yolculuğun anıları hala öyle canlıydı ki, özlemin çarpıttığı bir açık-seçiklikle daha düne ilişkinmiş gibi görünüyorlardı.”