" Ölümden korkma. Bir söz vardır. Kim söyledi bilmiyorum ama beni rahatlatıyor. 'Ben varken ölüm yoktur, ölüm varken ben yokum.' Bu kadar işte. Korkmaya gerek yok."
Öpmemi istemiyordu. Dudaklarımı hemen kulağına doğru çevirdim ve bir Dickens romanının ilk sayfasından oldukça sonraki bir parçasından alıntı yaptım. " Işıltılı güzelliğinin, ayaklarının dibinde yeniden peydahlandığını gördüğünde, sevdiğin bir canın yanında kalmasını sağlamak için kendi canını verecek bir adam olduğunu zaman zaman hatırla."
Cesaretim bir süredir gözaltında
İhzar müzekkeremi kendim yazdım
Tehlikeli sayılmam artık
Kalbimi kalın bir kitabın arasında kuruttum
Onu orada
Beş parmaklı bir çınar yaprağı gibi unuttum
Kalbimi
Şiirimin Hacer'ül esved taşı
Hadi ama baylar
Bakın kaldıramıyorum
Yardım edin de şunu yerine koyalım.
Şimdi ben yalnızım, İstanbul yalnız. Sevgi, yoksul. Öfke,aptal. Merhamet, kimsesiz. Şimdi hepimiz, elimizde bir ölü dünya, koşa koşa bütün iyilikleri unutmaya çalışıyoruz.
Şüķüŕ Cehalet bitti! Kimse okumuyor, herkes yazıyor. Kimse öğrenmiyor, herkes biliyor. Kimse susmuyor, herkes konuşuyor. Kimse çekilmiyor, herkes ortada. Kimse kederlenmiyor,
herkes şenlik. Kimse yere bakmıyor, herkes gökyüzü. Kimse sevmiyor, herkes arzu ediyor. Kimse gözyaşı değil, herkes küfür. Kimse eşik değil, herkes ufukların ötesi. Kimse gölge değil, herkes ışık.
Tevazu bitti. İncelik bitti. Hatıra bitti. Gönül bitti. Şarkı bitti…
Bir aynalar pazarı ki, yaşıyoruz işte