4 Gün 3 Gece
Ayşe Kulin’in kalemi ile lisede sıra arkadaşımın verdiği bir kitapla tanışmıştım. Aşırı sevdiğimi ve akıcı bulduğumu hatırlıyorum. Kitaplarını da hep bir mantık çerçevesine oturtup okuduğumu, her kitabından bir şeyler aldığımı hatırlıyorum. Ama yazarın en mantıksız, saçma bulduğum kitabı bu olabilir.
Yazar 1960 darbesinde polisten kaçan yaralı bir genci ve onun evine alan bir kadının üç günlük hikayesini anlatıyor. Kadın elli yaşında, genç çocuk yirmili yaşlarında. Üç günün sonunda ikisi arasında duygusal ve cinsel bir ilişkiye bağlanıyor.
Mantığını kuramadığım şey neden?
Yazarın kitapta ne anlatmak istediğini, okura yansıtmak istediği durumu çözemedim.
1960 darbesi desem sadece darbeden kaçan bir genç ve sokağa çıkma yasağına değiniyor. Dönemin daha ayrıntısına inmiyor.
Kadın ve gencin ilişkisi desem bir daha görüştükleri ile ilgili kitabın sonunda herhangi bir olaya değinmiyor, kadının kocasını aldattı - karşılıklı olarak - gösteriyor.
Kitapta gencin Alevi olduğundan bahsediyor. Ve Aleviliğin ne olduğu ile ilgili yüzeysel bir anlatım var. Alevliğin çok yanlış anlaşıldığına dair, iftira atıldığına, basit düzeyde Alevilik inancının ne olduğunu anlatıyor.
İsterdim ki en azından bu konuyu bu kadar yüzeysel olarak geçmesin, daha ayrıntısına bir giderek Alevilik hakkında bilgi versin ve kitap daha anlamlı bir hale gelsin.
Dediğim gibi yazarın okuduğum ve sonunda da en anlamsız buldum kitabı olabilir.
Sinan Akyüz
Bosna Savaşı yakın tarihimizin acı bir gerçeği. Bundan 30 yıl önce medeni geçinen Avrupa’nın ortasında yapılan bir katliam. Sadece katliam değil etnik bir temizlik amacıyla Sırp askerleri tarafından binlerce kadın tecavüze uğradı. Resmi verilere göre savaşta 10.000 ile 50.000 arasında kadın ve genç kızın tecavüze uğradığı biliniyor. Ve bu tecavüzden binlerce çocuk doğduğu da acı bir gerçek.
Kitap bu tecavüzler sonucu doğan Amir’in hayatını anlatıyor.
Daha 14 yaşındayken Sırp askerleri tarafından tecavüze uğrayan Amina Terziç oğlu Amir’i doğum yaptıktan sonra hastanede bırakıp gider. Amir Bosna’da bir aile tarafından evlatlık alınır. On yaşına kadar evlatlık alındığını bilmeyen Amir, bu bu durumu mahallede top oynarken yaşadıkları anlaşmazlık ile kavga sırasında arkadaşlarından öğrenir. Kitap Amir’in öğrendiği gerçek ile yıllar içinde derin bir depresyona sürüklenmesini, gerçek annesinin kim olduğunu araştırıp yüzleşmesini konu alıyor.
Sinan Akyüz’ün kitapları genel olarak beni derinden etkiliyor. Özellikle daha önce okuduğum “ İncir Kuşları” ve sonrasında okuduğum “ Ben Amir “. Belki beni bu kadar etkilemesini sebebi de o çocuklarla yaşıt olmam ve ailemden daha önce Bosna Savaşının Balkanlar’da ne gibi etkiler bıraktığını dinlemem.
Bu konu ilginizi çekiyorsa kesinlikle tavsiye ettiğim bir kitap ama psikolojik olarak biraz ağır gelebilir.
Ben AmirSinan Akyüz · Alfa Yayıncılık · 20231,186 okunma
Sinan Akyüz
Şam’da bir Türk gelin
Ahh Piruze…
Sinan Akyüz’ün İncir Kuşları kitabındaki Suada kadar
- hatta belki daha bile fazla - etkiledin, üzdün, ağlattın beni.
“yaşadığım gerçekler beni sevdiğim erkeğin peşinden sürükledi.
peşinde sürüklendiğim sevgim ise bana ihanet etti. birçok evli kadına ihanet ettiği gibi. içimdeki o güzelim neşeli kız çocuğu genç bir kadına dönüşemeden, çok bilmiş bir kadın oldu. çoğu zaman bu bilmiş kadından nefret ettim. çünkü o neşeli kız çocuğunu her defasında susturmasını bildi o çok bilmiş kadın. sevdiğim erkeği, onunla birlikte çıktığım bir yolculukta bir süre sonra kaybettim. daha sonra ona kızgın oldum hep. ona defalarca söylemiştim; ne olursa olsun elimi bırakma diye. sensizlikten korkarım diye...”
Evet, kast ettiğim buysa, tünelin sonunda ışık var. Ama bazen, insan karanlığı aşıp öteki tarafa ulaştığında arkasına döner ve geçtiği yerlerde müthiş bir tahribat yarattığını görür.