a

Anekdot

2 member
Anekdotoloji
10014.
• “Fiktif” ne demek? • Düşsel, uydurma, kurmaca, sanal, gerçek olmayan, var sayılan… Roman, hikâye, masal gibi edebî eserler için kullanılır. • Bu romanın kahramanları fiktif. • Fiktif bir karakter gibi sokaklarda geziniyorsun.
Sofia Ferrera
Sofia Ferrera
Naz N. Varlı
Naz N. Varlı
10003.
Stephen Hawking’in çocuklarına üç nasihatı: • Yıldızlara bakmayı hatırlayın, ayaklarınızın ucuna değil. • Çalışmaktan asla vazgeçmeyin, çalışmak insana anlam ve amaç verir, çalışmadan geçirilen hayat boştur. • Aşkı bulacak kadar talihliyseniz, bunun ender rastlanan bir şey olduğunu hatırlayın ve kıymetini bilin.
Sofia Ferrera
Sofia Ferrera
Naz N. Varlı
Naz N. Varlı
Reklam
10028.
“Nihale” kelimesinden hoş bir kız ismi olacağını düşünmüşümdür hep. Tınısı bende tatlı bir his bırakan kelimelerdendir o. Anlamıyla hiç de uyuşmayan, sanki çok daha fazla ilgiyi hak ediyormuş da bahtına bu düşmüş gibi. Aynı kaderi paylaştığına inandığım pek çok kelime var üstelik. Şezlong, fıskiye, kerpeten, bigudi, hendese, farbala, reçine, şemsiye, jübile vb. Amerika’ya köle olarak götürülmüş Afrika kökenli siyahiler de benim gibi düşünmüş olmalı. Dillerini anlamadıkları “beyaz”ların emrinde köle olarak yaşarken duydukla/rı ve belli ki tınısını hoş buldukları İngilizce kelimeleri doğan çocuklarına isim olarak vermişler. Örneğin; Cup (bardak), Longway (uzun yol), Horseback (at sırtı), Fishing (balık tutmak), Drum (davul), Broom (süpürge) vb. Bu arada, siyahilerin, beyazların isimlerini ve hatta kendilerine doğuştan verilmiş asıl isimlerini o dönemde kullanma izni olmadığını unutmamak lazım. Dolayısıyla Elisabeth Pearson’ın Amerikalı siyahilerin isimlendirme geleneklerinin dramatik bir şekilde kölelikten etkilendiğini düşünmesi hiç de yanlış değil. Her ne kadar bugünün Amerikalı siyahileri, artık diledikleri ismi seçebilse de genellikle beyaz kültürün isimlerinden farklı isimleri tercih ediyorlar. Kendilerine ait bir isim kültürü oluşturmuş gibiler. Birkaç örnek: Ashanti, La’shante, Lucrisha, Shuverta, Mfon, Quentin, Keeyon, Q’J’Q’Sha, Kaijaffa vb. Çoğunun herhangi bir anlamı yok. Bu isimlerin arkasında yatan gerçekleri ortaya koymaya çalışan Bobby Cenoura da “Siyahilerin İsimleri Önemlidir” kitabında bu konuyu işlemiş.
Sofia Ferrera
Sofia Ferrera
Naz N. Varlı
Naz N. Varlı
10084.
1923 yılında, Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yaşayan nüfusu bir bütünlük içerisinde betimlemeye yarayacak sayım, kayıt ya da araştırma verisi yoktu. İlk nüfus sayımı 28 Eylül 1927’de gerçekleştirildi. Bunun öncesinde, nüfus sayımı için yapılan ilk resmi hazırlık, 1926 yılında İstatistik Umum Müdürlüğü’nün kurulmasıdır. Kurumun müdürlüğüne de Belçikalı bir istatistikçi olan Camille Jacquart getirilmiştir. O dönemde, yapılacak bu ilk sayıma gösterilecek hassasiyeti yansıtmak için, “Ne bir eksik, ne bir fazla” cümlesi de sloganlaşır. Ülke çapında mühim bir olaydır sonuçta. Aslında “nüfus” konusu artık dünya çapında artan bir öneme sahip. Paul R. Ehrlich’in “The Population Bomb” kitabını okuyunca bunu anlamak daha kolay. Ehrlich, krize dönüşecek nüfus konusunun boyutlarını her yönüyle anlatır. 70’li yıllarda, aşırı nüfus nedeniyle hepimizin yapay adalarda yaşayacağımızı söylemesi ise bir korku dalgasının yayılmasına neden olur. Neyse ki tahminleri doğru çıkmaz, ancak “nüfus” hassas bir konu olmaya devam ediyor. “Tüm insanlığı besleme savaşı sona erdi” diyerek başlıyor kitap. Bana kalırsa hâlâ devam ediyor.
Sofia Ferrera
Sofia Ferrera
Naz N. Varlı
Naz N. Varlı
Çok Net!
Diyojen, “Erkekler ne zaman evlenmelidir?” diye soran birisine “Genç ise, henüz evlenme zamanı gelmemiştir. İhtiyar ise, vakti geçmiştir.” şeklinde yanıt vermiştir.
Bir gün Diyojen çok dar bir yolda zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir. Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa: "Ben bir serseriye yol vermem," der. Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin bir şekilde şu karşılığı verir: "Ben veririm!"
Reklam
14 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.