a
Anket
14 memberHalil cibranın en iyi tasvirlerinin yeraldığı mükemmel bir öykü, selmanın öyküsünü okurken hiçbir gidişatı kabullenememek ve sanki öyküde en sevdiğiniz insanı kaybediyormuşcasına hisse sebep oluveriyor... hayata gözlerini açmak ölümün gölgesinde son buluyor kalbin içinde hazırlanmış mezar gerçekten tüyler ürpertici soluksuz okunacak bir kitap...
serinin hem romantik hem de heyecanlı kitabı şafak vakti..
filmlerini önceden izlediğim için ne olup biteceğini biliyordum ama yine de okumak heyecan vericiydi.
serinin önceki kitaplarını okumayanlar için spoiler uyarısı verip yorumuma geçiyorum
kitabımız Edward ve Bella'nın düğünü ile başlıyor, balayı ve sonrasında yaşananlar şeklinde ilerliyor.
her şey mutlu bir şekilde ilerlerken tabii ki Edward ve Bella çiftinin bir sorunu çıkıyor. ama çok güzel bir sorun, Bella'ya göre.
konuyu anlatmak yerine biraz kitap hakkındaki duygularımı aktarmak istiyorum.
kitapta Edward'ın çaresizliği, beni aşşşırı derecede etkiledi. bazen Bella'ya çok kızdım ama o da kendi içinde haklı.
Jacob için çok sevineceğimiz bir olay oluyor. onun için de çok mutluyum.
aile çatışmaları, sevdiğiniz birilerini kaybetme korkusu, kenetlenme, ihanet...
hepsinin bulunduğu bir kitaptı. çok beğendim. tutulma ve şafak vakti seriden en sevdiğim kitaplar arasına girdiler.
İnceleme yapmak basit bir eylem gibi görünebilir ama benim için cidden zor olabiliyor.Kafamda oluşan düşünceleri sıraya koyup kağıda aktarmak çoğu zaman yorucu bir işlem . Hangi düşünceyi nereye nasıl koyacağım soruları karşısında belli bir süre düşünmem gerekiyor.Neyseki okuduğum güzel eserler bu durumu biraz olsun kolaylaştıriyor.Sevdiğiniz
“Şair bir tahrip etkenidir, bir virüstür, kılık değiştirmiş bir hastalıktır ve harikulade biçimde belirsiz olmasına karşın alyuvarlarımız için en vahim tehlikedir. Onun çevresinde yaşamak mı? Kanımızın inceldiğini hissetmektir bu; bir kansızlık cenneti düşlemek ve damarlarımıza gözyaşlarının aktığını işitmektir.” (E.M.Cioran)
Aklım şiir hakkında
Güvenebileceğiniz hiç kimsenin olmadığı eşiniz ,çocuklarınız, şöyle veya böyle tanıdığınız herkesin potansiyel birer gammaz olduğu bir dünya düşünün… Sürekli tele ekranlarla,böceklerle ,mikrofonlarla çevrili ipe gitmek için tek bir mimiğinizin yettiği bir dünya… İşte böyle umutsuz bir dünyada geçiyor George Orwell’in 1984′ü…
Dünya
Insanların en ilginc duyusu olan koku almanın aslında ne kadar derinlere dokunabildigini, insanlara neleri ögretip neleri basarabileceklerini veya ne pahasına olursa olsun neleri sevebileceklerini kanitlayan belkide hatirlatan oldukça marjinal bir roman..Grenouille hic birşeyden sikayet etmeden bir köle gibi, Üstelik emeginin karşılığında hakettiginden cok daha azına çalışıyordu. Evet görünürde olanlar bunlardi az kazanıyordu belki ama sevdiği, tutkusu olan işin en ince ayrintilarina hakim oluyordu. Mesleğinin özüne itina ve tanrisal bir sabırla iniyor hepsini benligine zihnine kaziyordu. Sirlara hakim olmak başarılı olmanin en büyük adımıdır.Yazar , Jean Baptiste Grenouille ile bize; Sevdiğiniz işi sevdiginiz şehri,kişiyi vs.. her ne ise en ince ayrintisina inmeden asla tam anlamiyla sevmiş olamayacagimizi gösterir. Aslında başaranın sabırla beraber varılan sırlarda saklı olduğunu anlatır.
Anlayacağınız Süskınd'ın koku'su içimize çekilmesi gereken sayfaları var ;)
