Öz-anlatı, varoluşun sürekliliğini sağlamak için peşine düştüğü baskın bir hakikati gün ışığına çıkarma çabasında şunları göz önünde bulundurmayı daima ihmal ediyor: insanın yaşadığı şeyi yaşadığı anda kavramaktaki yetersizliği, her cümleyi, her iddiayı delik deşik etmesi gereken şimdiki zamanın opaklığı.
Tam şu anda, sokaklarda, meydanlarda, metrolarda, amfilerde, milyonlarca kişinin kafasında milyonlarca roman yazılıyor, bölüm bölüm ilerliyor, yazılıp yazılıp siliniyor, baştan başlanıyor ve hepsi, gerçekleştiği ya da gerçekleşmediği için ölüyor.
Hayata atılırken bizler, hepimiz, bu durumla, yani hayatını kazanmak için bir şey yapma zorunluluğuyla, seçim anıyla ve nihayetinde, olmamız gereken yerde olma ya da olmama hissiyle nasıl başa çıkıyoruz?
Yaşanan şeylerin, yaşandıkları andaki sersemletici gerçekliği ile yaşanmış olanın yıllar sonra büründüğü tuhaf gerçekdışılık arasındaki uçurumu keşfetmek.