a

Araştırma-İnceleme

31 member · 15 new post
SAHNEYE TÜRKLER ÇIKIYOR:
Karahanlı hükümdarlar hangi belli politikaları izlemiş olurlarsa olsun­lar, Kaşgari'nin, Türki göçebelerin kültürünün ve değerlerinin "medeni" dünyayı yeniden tanımlayacağına olan inancı tamdı. Kitabının girişinde şöyle yazmaktaydı: " [Türkler] insanoğlunu yönetmek üzere tayin edil­miş 'Zamanın Krallarıdırlar' . . . . [Tanrı] onlarla irtibatlı olanlara ve on­lar için çalışanlara güç versin." Elbette Kaşgari' nin Türklerden kastı de­yimleri, halk edebiyatını ve hepsinin ötesinde, Türki dilleri oluşturan ve nakleden sıradan insanlar da dahil olmak üzere bütün bir nüfustu.
Sayfa 417 - Kronik KitapKitabı okuyor
İbn-i Sina'nın felsefeye sunduğu katkılar da çok kıymetliydi.
Yağ ile suyu karıştırır gibi, ortak idrak zemininde Aristo'nun varlıkla ilgili öğretilerini neoplaconcuların daha ezoterik ve mistik nos­yonları ile birleştirmişti. Ölümünden iki asır sonra Thomas Aquinas kendi öğretilerini meşrulaştırmak için İbn-i Sina'nın eserlerine sarılmıştı. Bu sayede Katolik Kilisesi'nin kendisine ihsan ettiği "Doktor Angelicus" unvanını kazanmıştı. Bugün birçok Müslüman ilahiyatçı İbn-i Sina'dan, Aristo ve Farabi'den sonra, "Muallim-i Salis" (Üçüncü Öğretmen) diye bahsetmektedir.
Sayfa 348 - Kronik KitapKitabı okuyor
Reklam
İbn-i Sina dünya bilim tarihinde en iyi
El-Kanun Fi't Tıb (Tıbbın Kanunu) isimli esaslı eseriyle tanınmaktadır. Bu eser Avrupa tıbbının te­melini atmış, Hint tıbbı için de dönüştürücü bir güç olmuştur. İbn-i Si­na' nın Batı'daki tesiri o kadar uzun süre devam etmişti ki on yedinci asır gibi geç bir tarihte bile tıp bilimini yeniden tesis etmek isteyen Robert Boyle'un ilk işi kendisinden altı asır önce yaşamış olan bu Buharalının mirasına karşı çıkmak ardından da bu mirasın ötesine geçmek olmuştu. Buna rağmen Boyle da birçok noktada İbn-i Sina'ya minnettar kalmıştı.
Sayfa 347 - Kronik KitapKitabı okuyor
Türkler hem hanedanlığa hem de İslam dinine sadıklardı.
Aynı Abbasiler gibi Samaniler de kendi saf­larında savaşacak İslam'a geçmiş olan Türklere mahkum olmuşlardı. Zaman içerisinde kendilerini müfrezelerde ve süvarilerde kanıtlamış olan kıdemsiz Türki askerler orduda yükselmişler, II. Nasr zamanında birliklere hakim olmuşlardı. Daha sonra hükümdara tavsiyelerde bu­lunmak ve devlet işlerinde merkezi bir rol kapmak için atılacak olan adım oldukça kısa mesafeliydi. Gittikçe kıdemleri artan bu Türk askerler ordudaki erler ile ortak bir dil ve kültüre sahip olmaları sayesinde devlette siyasi bir koz elde etmişlerdi. Samaniler döneminde yüksek rütbe elde eden Türkler hem hanedanlığa hem de İslam dinine sadıklardı.
Sayfa 307 - Kronik KitapKitabı okuyor
Firdevsi'nin Büyük Edebi Eseri Şehname
Şehname' nin coğ­rafi mevkii ne günümüzdeki Irak ne de İran olup Orta Asyanın Ceyhun Nehri'nin ötesindeki kısmıydı. Destanlarda "Turan" diye bahsedilen bölge büyük bir kültür savaşına şahitlik etmiş olması hasebiyle eserin coğrafi çe­kirdeğini oluşturmaktaydı. Şehname'de Pekin'den Romaya kadar yüzlerce tarihi yerin ismi geçmektedir. Fakat asıl odaklanılan coğrafya Horasan, Sistan, Afganistan, Semerkant, Harezm ve Doğu Türkistan da dahil ol­mak üzere Orta Asyadır. Firdevsi'ye göre İran medeniyetinin kaderi Türki ve İrani dünyalar arasındaki fay hattı üzerinde Orta Asyada şekillenmişti.
Sayfa 290 - Kronik KitapKitabı okuyor
Olmayan bir geleceği hayal edip onu yaratabilmeyi başarabilen tek canlı insan
Sayfa 140 - TutikitapKitabı okudu
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.