"Türk erkeğinin sık sık yaşadığı bir durum. Yani, eşinin akıllı, kültürlü, becerikli olmasını istiyor ama aynı zamanda da onun altmış yıl önceki kadın lar gibi davranmasını, boyunduruğu altında yaşamasını istiyor."
Kadınlar duygularıyla yaşadıkları için acı çekmeye erkeklerden daha yatkındı. Onlar yalnızca duygularıyla hareket ederdi. Sırf duygular iniş çıkışlar, heyecanlar yaşayabilmek için ellerinin altında biri olsun diye sevgili edinirlerdi.
Sayfa 106 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları·Kitabı okudu
Terry'nin bilindik bir annelik anlayışı vardı: kollarının arasında bir bebek ya da "dizlerinin dibinden ayrılmayan bir sürü velet" ve annenin bütün zamanını bu bebeğe ya da sürüye ayırması. Topluma egemen olan, her türlü sanatı ve zaanatı etkileyen, bütün çocukları mutlak anlamda koruyup kollayan, en kusursuz bakımı ve eğitimi sağlayan annelikse annelik değildi Terry'nin gözünde.
Sayfa 93 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları·Kitabı okudu
Ataerkil toplumlarda en fakir adam bile, en azından karısının, çocuklarının ve hayvanlarının mülkiyetini elinde tutar, kendisini onların mutlak efendisi olarak görürdü. Olabildiğince çok çocuk doğurulması, insan mülkiyetine sahip olmanın ve çalışmak zorunda olmadan "sermaye birikimi" yaratmanın tek yoluydu. Bütün yükü kadının taşıması gerektiği düşünülecek olursa, ataerkil toplumlarda çocuk dünyaya getirme olayının, belirli bir aşamadan sonra, kadının sömürülmesine yol açtığını rahatlıkla ileri sürebiliriz. Anneler ise kendi açılarından, küçük oldukları sürece, çocukları üzerinde egemenlik kurmaya çalışarak, bir denge arayışı içine girmişlerdi. Böylece ortaya garip bir kısır döngü çıkmaktaydı. Sömürülen kadın, çocuklarını sömürmekte, büyüyen çocuklar ise babalan ile birlikte bu kez yine kadına egemen olmaktaydılar.