Bu tahta kalkanlarla kurşunların altına gidiyor ve bunun kahramanlık olduğunu fark etmiyorlardı. Bunu yapmamaları için onları ikna etmeye çalıştım çünkü öldürülebilirlerdi. "Buraya ölmeye geldik" diye cevap verdiler.
Düğün günümde giydiğim kıyafetin eteğinde fırfırlar vardı. Etrafında fırfırlar olan bir etekle, güzel bir bluz giymiştim. Bir resim kadar güzel görünüyordum. Ne kadar güzeldim bilmiyorum ama benim için yeterliydi. İnsanlar "Cena ne kadar güzelleşti" diyorlardı. Ve yanımda duran yakışıklı çocukla çok mutluydum. Kahverengi saçları ve kavisli siyah kaşları vardı. O kadar yakışıklıydı ki gözüm kamaşmıştı ve kimseyi göremiyordum, ailemi bile. Onu böyle sevdim. Kelimelerin sevgimi ifade etmesi imkansız. O on üç yıl önce öldü, ama onu hala seviyorum. Onu düşünüyorum ve onun anılarıyla yaşıyorum. Onu öyle sevdim ki! Birini bu kadar sevmek günah mı bilmiyorum. Bunun cevabını ben veremem ama onu çok sevdim. Hem de çok.
Woman (2019)
Büyük Rus yazar Lev Tolstoy, 50’li yaşlarının başında Anna Karenina’yı
(1877) tamamladıktan sonra derin bir varoluşsal boşluğa düştü.
Yaşamın uzak kıyısında ölüm görünmüşken, her şey anlamını
yitirmişti. Etrafına, sıradan insanların yaşamlarına baktı. Ölüm korkusuyla
onlar nasıl baş ediyordu? Aradığı cevabı, -o gün için- 18 yaşında koptuğu Rus