Basit gerçekleri sonsuz bir kaygıya dönüştürmekte çok usta olan hayat, bütün ayakları bilinmezlikten oluşmuş bir örümcek gibi insanları belirsiz ve karmaşık sorulardan oluşmuş bir ağın içine hapseder, onların çırpınışlarını, ağlardan kurtulup sorulara cevap bulmak için kıvranışlarını zevkle izler, zalimliğini, insanların bunlardan heyecan duyacağına, bunlarsız sıkılacaklarına inanmaya kadar götürür...
..
Buraya önce yağmur yağdı, şimdi de dolu yağıyor..
Gökkuşağı çıksa ne yazar, bir fotoğraf karesine sığdırıyorum o kadar..
Sen gibi..
Gel gibi..
Asla gelmemek gibi..
Zamanla her yokluğa alışıyormuşum..
Kim dedi geçer diye..
Geçmez.!
Sadece sanarsın..
En tatlı aldanış bu..
“Ben de sizin kadar kitaplara düşkün olmayı isterdim, bunu şimdi bir eksiklik olarak görüyorum ne yalan söyleyeyim başkalarının yanında çalışmaktan dolayı okumaya fırsatım olmuyor gibi bir mazeretin arkasına sığınmak kendime bile gerçekçi gelmiyor okumak için daima bir fırsat bulunur.”