Bilim Teknoloji Mühendislik

Profil
187 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Alper abinin bilim üzerine yazdığı 5 makaleden müteşekkil bir kitap. Kitap ismiyle müsemma olarak Darwinizm meselesini konu edinse de bilim özelinde bir çok istismarı da anlatıyor. Hele hele Darwinizm meselesinin istismarı evlere şenlik. Kitap bu alanlar bizzat ilgilenenlerin künhüne vakıf olmaları daha kolay olabilir. Ama benim gibi konuyla pek alakası olmayan okuyucuların da ilgisini çekmesi benim için güzellik olmuştur. Allah abiye selamet versin, âmin.
Darwin ve Osmanlılar
Darwin ve OsmanlılarAlper Bilgili · Vadi Yayınları · 201889 okunma
Ve din dersleri hocasının resmini yapan kurşunkaleminle yık Mızraklı İlmihalin yeşil sarıklı iskeletini.. Sen kendi cennetini kara toprağın üstünde kur. Coğrafya kitabıyla sustur, seni "Hilkati Âdem'le aldatanı.. Bu satırlardan da anlaşılacağı gibi Nazım Hikmet, sadece bilimsel materyalizmin değil, diyalektik materyalizmin de etkisi altındadır. Dolayısıyla din, ona göre sadece bir masal, hurafe değil; aynı zamanda insanların, sömürü ilişkilerini doğru okumasını engelleyen bir öğretidir.
Sayfa 156Kitabı okudu
Reklam
Son olarak şu nokta vurgulanmalıdır ki, Türk seküler düşünürleri Galileo hadisesini orada, bizden uzakta yaşanmış bir olay olarak görmemiş, onun bugün de farklı aktörlerce tekrar tekrar yaşandığını düşünmüşlerdir. Onlara göre Atatürk ve onun takipçileri, karanlığa karşı aydınlığın, yani bilimin yanında yer almaktadırlar ve almalıdırlar. Karanlık ise varlığını sürdürmek için dogmalara, dinlere ihtiyaç duymaktadır. Sınırların bu denli net olduğu bu dünya tasavvurunda, Abdullah Cevdet'in de belirttiği gibi bilimin yanında yer alma, bir tercih olmaktan çıkmış, modern dünyada varlığını korumak isteyenler için bir mecburiyet halini almıştır. Sonuç olarak Türkler, Galileo'yu Voltaire, Draper ve White'ın sunduğu gibi dine karşı mücadele etmiş bir figür olarak tasvir etmekle kalmamış, ona Türkiye özelinde yeni sembolik anlamlar yükleyip, onu Türk toplumunu sekülerleştirme yolunda görevlendirmişlerdir.
Sayfa 134Kitabı okudu
Bu seküler düşünürlere göre, bilimle dogmanın/dinin, aydınlıkla karanlığın mücadelesinde Atatürk'ten beklenen, bilimin yanında yer almasıdır. Atatürk'ün takipçileri de bu mücadelede doğru tarafta durmalı, din ile bilim arasında bir çatışma yokmuş gibi davranmamalıdır. Şengör, modern Türk insanının takınması gereken ideal tavı açıklarken bilimsel bir akla sahip insanların Atatürk'ten "Allah'ın lütfu" olarak bahsetmesinin dahi kabul edilemeyeceği uyarısında bulunur. Bilimsel zihin, bu kavramları reddetmelidir.
Sayfa 133Kitabı okudu
Cumhuriyet'in ilk dönemlerinden itibaren tepeden inmeci sekülerleşme, önemli komplikasyonlara vücut vermiştir. Devletin laik yasalarla yönetilmesini yeterli görmeyen elitler, toplumun da sekülerleşmesini arzulamıştır. Yönetici elit, Diyanet de dâhil olmak üzere çeşitli devlet kurumları yoluyla halkı "bilinçlendirme" yoluna gitmiştir. Ancak sekülerleşme beklendiği kadar hızlı gelişmemiş, zaman zaman ortaya çıkan sekülerleşme karşıtı hareketler endişe uyandırmıştır.
Sayfa 125Kitabı okudu
Osmanlı döneminde, geri kalmayı, doğa bilimlerini icra etmeyip metafiziksel sorularla uğraşmakla açıklayan bu aydınlar, gücü ellerine geçirince hayallerini gerçekleştirmeye girişmişlerdir. Atatürk, sadece Cevdet'in değil, Jön Türklerin hayalleri arasında yer alan din adamları sınıfının gücünün daha çok kısıtlanmasını, devlet kurumlarının ve özellikle de eğitim kurumlarının dini öğelerden "arındırılmasını" hedeflemiş ve gerçekleştirmiştir. Hilafet kaldırılmış, Batı hukuku benimsenmiş, eğitimde sekülerleşme yaşanmış hatta daha da öteye gidilerek özel alana müdahele edilmiş; tarikatlar yasaklanmıştır. Sekülerleşme, Cumhuriyet'in ilk dönemlerinden itibaren temel hedeflerden birisi olagelmiştir. Zaman zaman bu hedefi engellediği düşünülen eylem ve fikirler askeri güç kullanılarak bastırılmıştır.
Sayfa 112Kitabı okudu
Reklam
Bu noktada Şükrü Hanioğlu'nun da belirttiği gibi Atatürk'ün bu fikirlerinin zamanın ruhuna uygun olduğu, aynı fikirlerin Atatürk'ün mensup olduğu çevre tarafından da benimsendiği hatırlanmalıdır. "Bilimcilik" diye de tanımlanan, bilimin diğer tüm bilgi türlerini geçersiz kıldığı, bilimin her konuda hakem ve rehber sayılması gerektiği, eninde sonunda bilimin dini alt edeceği fikri Atatürk ile başlamamıştır. Bu eğilimin Osmanlı'da başladığı, Atatürk'ün bu görüşü yaratmak bir yana, bu görüşten etkilendiği unutulmamalıdır.
Sayfa 111Kitabı okudu
Bu dönem, Batı'nın bilgisinin yanı sıra Batı'da yürütülen bilim ile ilgili tartışmalar da Osmanlı'ya taşınmıştır. Batı karşısında geri kalmış olmanın beraberinde getirdiği psikoloji, birçok Osmanlı aydınını Batı'yı sadece teknolojik bir model olarak almanın yeterli olmayacağı konusunda ikna etmiştir. Birçok aydına göre Batı'dan gelen her şey kıymetlidir. Batı, "hiçbir dönem bu denli idealize edilmemiş, genç nesiller kendi kültür ve geçmişlerine bu kadar antipati duymamışlardır. Kuşkusuz bu dönem Abdülhamid'in siyasi baskısı, İslam'a tepkili nesillerin yetişmesinde, dolayısıyla din-bilim çatışması tezinin popülerleşmesine katkıda bulunmuştur.
Sayfa 109Kitabı okudu
Türk reformcular, dini, Batı örneğinde olduğu gibi, ilerleme ve aydınlanmanın önündeki en büyük engel olarak görmüşlerdir. Darwinizm, Osmanlı entelektüel hayatına böyle bir atmosferde girmiş ve kısa sürede Osmanlı'daki modernleşme tartışmalarının önemli bir parçası olmayı başarmıştır. Öyle ki Darwin, seküler Osmanlı aydınlan için, bilimin ve doğruluğun sözcüsü, gençleri uyandıracak bir önderdir. Darwin'i reddedenlerse Orta Çağ'da hapsolmaya mahkûmdur.
İsmail Fennî'ye göre Kuran'ı bir bilim kitabı olarak görmek, onu doğa hakkında bilgi edinmek için kullanmak hatalıdır. Örneğin, göklerin yaratılışından bahseden ayetlerin amacı astronomik bilgi vermek değil, Müslümanların Tanrı'nın gücünü ve sanatını hatırlamalarını sağlamaktır. Kuran'ı metafiziksel ve ahlaki bir rehber olarak görmek gerekmektedir.
Reklam
Dahası, Atatürk tarafından 1930'larda kurulan iki önemli kurum olan Türk Tarih Tetkik Heyeti ve Türk Dil Tetkik Cemiyeti, Türklerin Batılı bir ırk olduğu ve Türk dilinin tüm dillerin anası olduğu gibi etnik teorileri desteklemeyi amaç edinmiştir.
Son dönem Osmanlı elitleri ve Cumhuriyet'in kurucu kadroları, sosyal reformları gerçekleştirirken din ile bilimin çatıştığı fikrini benimsemişler, bu çatışmada bilimin yanında saf tuttuklarına inanmışlardır. Örneğin H. G. Wells'in The Outline of History: The Whole Story of Man (1920) isimli eseri, Mustafa Kemal Atatürk de dâhil olmak üzere Cumhuriyet'in kurucu kadrolarının zihinlerinin şekillenmesinde rol oynamış, Atatürk daha sonra bu kitabın Türkçeye çevrilmesi talimatını vermiştir. Yine Atatürk'ün Osmanlı'da materyalizmin en büyük savunucusu Abdullah Cevdet'e onun rüyalarını gerçekleştireceği yönündeki vaadi konumuz açısından önem taşımaktadır. Esasen Atatürk'ün "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir fendir; ilim ve fenden başka yol gösterici aramak gaflettir, dalalettir, cehalettir" gibi sözleri de onun Abdullah Cevdet ve arkadaşlarınınkine benzer bir dünya görüşünü benimsediği izlenimini desteklemektedir.
...Jön Türklerin 1908 ile 1923 arasında başlattıkları bu sekülerleşme süreci, Cumhuriyet'in kurucu kadroları tarafından miras alınacak ve daha ileri götürülecektir.
19. yüzyılın bitiminde Jön Türkler olarak bilinen devrimci grubun birçok üyesi, materyalist görüşlerin Türkiye'deki sözcülüğünü üstlenmişti. Bu kişiler bilime ilgi duymakla beraber bilim insanı değillerdi. Osmanlı'nın modern eğitim kurumlarında veya Avrupa'da eğitim alan bu kişiler böylece dönemin materyalist düşünürlerini okuma imkânı buldular. Aydınlanma'nın, Batılı değerlerin ve Batı biliminin ateşli hayranları olan bu grup, Türk kültüründe ve toplumunda radikal değişiklikler yapmayı hedefliyordu. Çoğunluğu, dinin bu çağda gereksiz bir öğreti halini aldığına inanmaktaydı. Onlara göre İmparatorluk'un politik ve sosyo-ekonomik problemlerinin ardında bilimsel bir dünya görüşüne sahip olmaması yatmaktaydı. İmparatorluk, kendisini bu yönde değiştirmezse gelecekte de politik ve toplumsal sorunların çözülmesi mümkün değildi. Bu görüş, İmparatorluk'un Türk olmayan birçok aydını tarafından da paylaşılmaktaydı. Osmanlı'daki Protestan okullarından mezun olan Yakup Sarruf ve Faris Nimr gibi bazı Arap düşünürler de bilimin aydınlanma ve toplumsal ilerlemede baş aktör olduğuna inanmaktaydılar.
Hem gezegenimizi, hem de evrenin geri kalanını cennete dönüştürmek, yeryüzünü de gökyüzünü de aşkın yüzü yapmak için daha çok zekâya ihtiyacımız var.
Sayfa 175 - 7 Renk Basım Yayın, 2018Kitabı okudu
1.059 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.