Binnur Şafak Nigiz

Profil
Küçük kız kollarını adamın boynuna doladığında, o küçük kızla göz göze geldik. Gözlerinde geçmiş ağlıyor, küçük kız ise artık gülümsüyordu.
Sayfa 10 - Dokuz YayınlarıKitabı okudu
Eğer yok olabilmek mümkün olsaydı, küçük bedenini dünya üzerindeki tüm haritalardan silerdi. Yeryüzüne fazla geliyordu. Kendi içine sıkışmıştı. Gözyaşlarını yutmaktan, tuzdan başka tat alamaz olmuştu. Tatlı olan her şeyden ölesiye nefret ediyordu artık. Çünkü babası ona hiç çikolata almamıştı. Babasını verdiği tek şey vardı. Bu da acıydı. Çikolatanın acısı olur muydu?
Sayfa 12 - Dokuz YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Her zaman mükemmeli yansıtan, kusursuzluğun resmedildiği bir tabloya benzeyen bu adamın hiç bilinmeyen, sırlarla dolu bir hayatı vardı. Zamana tırnaklarını geçiren anılar yakasını bırakmıyordu. Siyahtı. O kadar siyahtı ki, yakınına gelip, onun hayatının içinde nefes alanın, oksijen yerine katran soluyacağını biliyordu. Belki de sırf bu yüzden sonuna dek kapattığı karanlık kapının ardından, insanların onu görebildiği kadar tanımasına izin veriyordu. Fazlası yasaktı. Onunla ilgili her şey koca bir sır olarak kalmalı, onunla birlikte zamanı geldiğinde toprağın altına gömülmeliydi. Onun mağazasına sızan güneş bile çürüyüp sökecekken, kendinden başka birinin nefesinin zehir olmasına nasıl göz yumabilirdi ki?
Sayfa 13 - Dokuz YayınlarıKitabı okudu
Yaşadığım değil, gördüğüm şeylerden yola çıkarak hayatımı sürdürmeye alışmıştım ben.
Sayfa 17 - Dokuz YayınlarıKitabı okudu
Sanki kafatasım, içi ağzına kadar kan dolu bir tastı. Düşüncelerim, o kanlı tasın içinde boğuluyordu.
Sayfa 19 - Dokuz YayınlarıKitabı okudu
Siyahın bile önünde saygıyla eğileceği, koyu olan tüm renklerin afallamış bir biçimde onu izleyeceği, siyahın içine yerleşmiş olan siyahtan çok daha koyu bir renge sahip olan gözler kısıldı.
Sayfa 24 - Dokuz YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Karan Çakıl. Siyaha yeni bir ton kazandırmış gibiydi. Kişiliği, ne yiyip ne içtiği, özel hayatında nasıl bir adam olduğu bir kenarda durabilirdi. Bunlar umurumda olmayan şeylerdi ama ilgimi çeken bir şey vardı ki; o şey, bakışlarıydı.
Sayfa 26 - Dokuz YayınlarıKitabı okudu
Çaresi bulunamamış bir hastalığa yakalanmışım da, bir türlü ölemiyordum sanki.
Sayfa 27 - Dokuz YayınlarıKitabı okudu
Sorun, yaptığım şey değildi; sorun, o şeyi benim yapmış olmamdı.
Sayfa 28 - Dokuz YayınlarıKitabı okudu
Sanki koca amfide konuşma yapan adam o değildi. İki farklı adam, tek bir görüntüde toplanmış gibiydi. Siyah bir gölgenin altında serinleyen bir Karan Çakıl ve gölgenin içinden çıkıp karanlıkta yanmaya başlamış bir Karan Çakıl. Tamamen farklı kapıların, aynı anahtarı gibiydi.
Sayfa 30 - Dokuz YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Kapıyı çarparak kapattığımda, içeriden yükselen yabancı koku duraksamama neden oldu. Acı bir tatlıyı andıran koku... Bu koku sanki beni gümüşten bir halenin içine almış, sıkıştırmış ve sarmıştı.
Sayfa 32 - Dokuz YayınlarıKitabı okudu
Yoğun, tatlıyı çağrıştıran acı kokusundan kurtulmak, kara melek kanatlarının çıkardığı sesi andıran kalın sesinden olabildiğince uzaklaşmak ve mümkünse siyahın kendini sorgulamasına sebep olacak kadar siyah olan gözlerini bir daha kesinlikle görmemek istiyordum.
Sayfa 35 - Dokuz YayınlarıKitabı okudu
Bir süre sonra tüm acılar birbirine karışıp sessizliği öğreniyordu. Kalbine batan hangi anının içinden kafasını uzatan o kırık parçaydı, seçemiyordun. Yarasına kendi elini bastırıp kanamayı durdurmaya çalışan, haykıra haykıra ağlamamak için kafasını yastığa gömen kızların acısı ne yazık ki hiçbir kutsal kitapta yazmıyordu. Ağlarken aldığım o kağıt kesiği nefesleri özlüyordum. Artık ağlayamıyordum. Anlamıyorlardı, gerçi benim de anlatmak için çaba sarf ettiğim falan yoktu. Ama biliyordum. Dilim yere düşene kadar anlatsam da anlamayacaklardı. Bir ölüyü duymak için, ölü olmak gerekirdi.
Sayfa 39 - Dokuz YayınlarıKitabı okudu
Bu acıyı daha önce de tatmıştım, tekrardan tadıyordum. Tadı damağımda kalmamıştı, yüreğimi yakmıştı. Ben bu evdeyken nefes değil, acı alıyordum.
Sayfa 39 - Dokuz YayınlarıKitabı okudu
Yavaşça soluma doğru döndüm; kalbim, kolumla aramda kalmıştı. Kalbim aksak bir ritimle çarparken, bomboş bakan gözlerim tül perdenin arkasında parlayan şehir ışıklarındaydı. İnsanlar bir yerde eğleniyordu, ağlıyordu, yaşıyordu, ölüyordu. Sadece ben yoktum. Sadece ben olmayacaktım.
Sayfa 41 - Dokuz YayınlarıKitabı okudu
444 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.