Binnur Şafak Nigiz

Profil
Yavaşça doğruldum, tiner kokusunu bastıran kokusu hâlâ odadaydı, gittiği yere kokusunu da bırakmak gibi bir özelliği vardı. Sırf bu özelliği için bile yaşanırdı.
Sayfa 93 - Dokuz YayınlarıKitabı okuyor
Ben, ateşte eriyen yolumun kaybolan sesini, o ise vicdanının attığı çığlıkları dinledi. Artık o vicdansızdı, artık benim ondan başka gidecek hiç kimsem yoktu. Kollarını açtı. Siyah kanatlarının esaretini gördüğüme yemin edebilirdim. Ateşe elimi uzattığımı sanıyorken, bodoslama ateşe atladığımı fark ettiğimde artık onun kollarındaydım. "Yansana benim için, kız çocuğu. Benim için, benim gibi, benimle yan."
Sayfa 92 - Dokuz YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Diğer Merve'nin acı çığlığını duydum, gözlerimi yumdum ve ruhumu ondan kopardım. Elim onun omzuna dokundu, halatların boşluğundan onu aşağı iterken gözümü kırpmadım. O benim kaçış yolumdu ve hızla alevlerin içine çakılırken onun attığı acı çığlıklara kulaklarımı tıkadım. Karan gözlerini kırpmadan küçük çocuğu ateşe iterken, bakışlarını yüzümden ayırmamıştı. Bu ateşe ittiği onun vicdanıydı. Artık onundum. Artık tamamen kabul edilmiştim. Vicdanını susturmuş, kaçış yolumu kapatmıştı.
Sayfa 92 - Dokuz YayınlarıKitabı okuyor
"Seçim senin," dedi Karan soğukkanlı bir sesle. "Ben kendimi bilegözümü kırpmadan öldürebiliyorken, bana kendini teslim edip onu terk edeceksen gel Asi." Erkek çocuğu umutsuzca, "Yapma." diye inledi. Onu daha önce de görmüştüm, kabuslarımda her zaman yanımda duruyordu, siyah gözleri kâbuslarımı kovan bir muska gibiydi. "Gelme." Diğer Merve, "Lütfen," diye yalvardı. "Gitme." "Beni istiyorsun," dedi Karan. "Ama gelmemelisin." Bir şey söylemedim, dilimdeki pençeden kopan uzun tırnakları yutarken öylece onu izledim. Karan, "Hadi," dedi gözlerini üzerimden ayırmadan. "Seçimini yap. "Geliyorum," diyebildim.
Sayfa 92 - Dokuz YayınlarıKitabı okuyor
"Ben bu çocuğu kaç kez öldürdüm, biliyor musun?" diye bağırdı aniden. Yüksek sesi, lavların ateşinin yükselmesine neden oldu. Sıçrayan ateşler o kadar yükseğe ulaşmıştı ki, ürkütücü bir güzellikle etrafı kızıla boyamıştı. “Birini öldürmenin yalnızca bedenden kan akıtmakla olduğunu falan mı sanıyorsun?" "Karan..." Bir adım daha attımm, tahtanın gıcırtısına aldırmadım ve yaralı avuçlarımla halattan güç aldım. "Ruhumdan akıttığım kanı bedenden akıtsaydım, şu an bir mezarlık dolusu kurbanım olurdu." Siyah gözlerindeki boşluk büyüdü. O boşluğun içinde durmadan aşağı düşüyordum sanki. “Ben bu çocuğu daha kaç kez öldüreceğim?" "Buna gerek yok," diyebildim. "Onu neden öldüresin ki?" "Sen o yanındakini kaç kez öldürdün?" Bir an cennetin kapısını açmışım gibi hissettim, kafamı kaldırıp içeri baktığımda orası cehennemdi. Dehşet içinde omzumun üzerinden yan tarafıma baktığımda onu gördüm. Kan içindeki avuçlarıyla yüzünü örtmüş, hemen yanımda dikiliyordu. Onu görür görmez tanıdım. Diğer Merve. "Lütfen." diye fısıldadı korkuyla. Titreyen sesi, benim sesimin aynısıydı. "Lütfen ölmeme izin verme. Karan, "Yanımda olduğun her saniye onu biraz daha ölüme terk ediyorsun," dedi acımasızca. "Bunu yapabilir misin Asi Çakıltaşı?" Gözlerini diğer Merve'ye dikti. "Son umut ışığını da benim için söndürebilir misin?"
Sayfa 91 - Dokuz YayınlarıKitabı okuyor
Biri suyun berraklığıyla aydınlanmış erkek çocuğu, diğeri lavdan bir okyanusun içinde kollarını küreği olarak kullanan olgun bir adam...
Sayfa 90 - Dokuz YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Onu tanımamanın imkânı yoktu, kalbim onun resmini onu koruyan zarın üstüne çizmişti.
Sayfa 89 - Dokuz YayınlarıKitabı okuyor
Toz parça edilmiş bir enkazın altında kalan çocukluğum bana hep aynı şekilde seslenirdi. "Beni bulmalarına izin verme, ne olursun!" İyi insanların yakıldığı bu dünyada cehennem kavramını sorgulayan bir diğer parçam her zaman orada öylece dikilir, bu farkı ayırt etmeye çalışırdı. Avuçlarıma doldurduğum suyun çapı neydi ki, bir yangını söndürmeme yetsindi? Bir an gözlerim avuçlarıma kaydı, avucumda tuttuğum su sandığım sıvı aslında su değil, kandı. Ateşin üstüne kan akıtsak, alevler durup birkaç saniye bu kanın sebebini sorgular, ardından da tıpkı bir insanın yaşam ışığının söndüğü gibi usulca sönüp yerini küle bırakır mıydı? Hayır, ateş, kanı seviyordu.
Sayfa 89 - Dokuz YayınlarıKitabı okuyor
Söyledikleri cehenneme su taşıyan bir meleğin avuçlarına çöken iyilik gibiydi. Sanki ben cehennemde yanıyordum ve o bana cennetten çaldığı suları taşıyordu.
Sayfa 88 - Dokuz YayınlarıKitabı okuyor
"Uyuyalım, kız çocuğu," diye fısıldadı kısık bir sesle. "Uyuyalım, canım adam." Karan kollarını karnıma sardığında gözlerim kapanmıştı bile. "Sevdim bunu," diye fısıldadı. "Ben de," diyebildim karanlığa sürüklenmeye başladığımda. "Ben de sevdim."
Sayfa 87 - Dokuz YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Karan, önce annesini, ardından da babasını kaybetmiş küçük bir oğlan çocuğunun pençelerini toprağa batırıp acısını boyalar ve kaleme akıtarak yeni formunu kazanışıydı. O küçük çocuk şu an yoktu ama içeride bir yerlerde yaşam sürdüğünü biliyordum. Bazen Karan'in kuzguni siyahı gözlerinde o çocuğun gölgesini görüyordum ama çocuk beni fark ettiği an arkasına bakmadan karanlığa koşuyor, gözden kayboluyordu. Kollarında olduğum geçmişinin kökleriyle hayata tutunmayı başarmış, karanlık ve olgun bir adamdı. Hayır, o kötü biri değildi. Bir gangster ya da katil de değildi. Yalnızca karanlıktı işte. Sanırım o küçükken biri ışığı kapatmıştı, şu an yirmi yedi yaşındaydı ama ışığın düğmesinin yerini hâlâ bulamamıştı.
Sayfa 86 - Dokuz YayınlarıKitabı okuyor
Tek kaşımı kaldırdım, uykulu gözlerimi avucumla ovuştururken onun ne yaptığını idrak etmeye çalışıyordum. Biraz sonra o uzun parmakların uyumlu bir şekilde hareket ettiğini hissettim, üçe ayırdığı saçlarımı sırayla birbirine sokuyordu ve o kadar ustaca yapıyordu ki kısa bir şaşkınlık tenim yıldız yağmuru gibi yağıp beni gökyüzüyle duruladı. Karan Çakıl, saçlarımı örüyordu. Parmaklarından saçlarıma akan bir baba şefkati vardı. Kavlayan sahipsizlik hissi patır patır dökülürken, yerini pürüzsüz bir sahiplenilme duygusuna bırakmıştı. Oradaydı. Net ve pürüzsüz... Artık onu iliklerime kadar hissediyor, varlığının gölgesi altında serinliyordum.
Sayfa 85 - Dokuz YayınlarıKitabı okuyor
Ona sığınırken her şey daha kolaydı, tıpkı bir ucube gibi kendimden kaçıyor ve soluğu bu adamın yanı başında alıyordum. İçimde bayatlamayı başaramayan geçmişin gölgesi her daim orada duruyor olsa da, onun varlığının gölgesi geçmişin gölgesini pençeleyip yaralıyordu. Beni yaralayan geçmiş, Karan tarafından yaralanıyordu.
Sayfa 85 - Dokuz YayınlarıKitabı okuyor
Karan Çakıl zihnime masaj yapıyordu. Ruhumdaki çatlaklardan içeri sızmış, benden bir parça olmuştu artık. Onu kabul etmezsem, kendimi reddetmiş olurdum.
Sayfa 85 - Dokuz YayınlarıKitabı okuyor
Onun teninin her bir kıvrımı, bir devrin bitişi ve bir diğer devrimin deprem etkisi yaratarak başlangıcıydı. Bu bir nevi ihtihardı, onun güzelliğini izleyerek mantığımı kaybediyordum.
Sayfa 82 - Dokuz YayınlarıKitabı okuyor
444 öğeden 46 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.