Profil
Doğal (biyolojik) etkenler kültürel olanlarla iç içedir.
“Epigenom kavramsallaştırması, asırlardır süren semeresiz doğa-kültür/gen-çevre dikotomisini kırmayı sağlamıştır. Genomun en bariz özelliği çevresinden gelen sinyallere karşılık vermesi olduğuna göre, gelişimsel tesirlerin genetik ve çevresel kategorilere ayrışması anlamsızdır. Benzer şekilde gene çevre mefhumu doğal dinamikler içerdiğine göre, doğal (biyolojik) etkenler kültürel olanlarla iç içedir.“ -Esra Kartal Soysal, Gen Ötesi- İnsan Sonrası/Epigenetik Felsefesine Giriş, Ketebe Yayınevi, syf: 230
Genotip-Fenotip
“Lewontin, organizmanın geliştiği çevreye bağlı olarak tek bir genotipin farklı fenotipler üretebileceğini ya da aynı fenotipin çevreye bağlı olarak farklı genotipler tarafından üretilebileceğini sıkça vurgulamıştır.“ -Esra Kartal Soysal, Gen Ötesi- İnsan Sonrası/Epigenetik Felsefesine Giriş, Ketebe Yayınevi, syf: 224
Reklam
Kapasitelerin açığa çıkması çevreyle etkileşime geçmekle mümkündür.
“Bugün tabula rasa fikri yerini, beynin, büyük çoğunluğu insan türüne özgü olan, uyum saglamaya son derece yatkın bilişsel yapılarla dolu, parçalı bir organ oldugu görüşüne bırakmıştır. Doğuştan gelen türe özgü biliş biçimleri ve biçimlere verilen türe özgü duygusal tepkiler vardır. Kapasitelerin açığa çıkması çevreyle etkileşime geçmekle mümkündür; ancak bunların geliştirilme imkanları ve nasıl geliştirileceklerine yönelik yöntemler doğuştan programlanmıştır.” -Esra Kartal Soysal, Gen Ötesi- İnsan Sonrası/Epigenetik Felsefesine Giriş, Ketebe Yayınevi, syf: 215-216
Tabula Rasa
“Tabula Rasa’nın felsefi ve ahlaki düzlemlerden sonra sosyal bilimlerde de ön plana çıkmasının II. Dünya Savaşı sonrasına rastlamasında öjenik hareketin rolü büyüktür. Öjeni tecrübesiyle birlikte biyolojik insan doğası kavramına gölge düşmüştür.” -Esra Kartal Soysal, Gen Ötesi- İnsan Sonrası/Epigenetik Felsefesine Giriş, Ketebe Yayınevi, syf: 214
Nazici öjeni ve Evrimsel Psikoloji...
"Nazici öjeniye göre ise biyoloji kaderdir ve Darvinci doğal seçilim mantığından hareketle uygun olmayanların elenmesine ve uygun olanların da hayatta kalarak üremesine izin verilmelidir. Nazilerin temel hedefi insanlığın alt insana doğru bozulmasını önlemek ve evrimini ileri doğru, yani üst insana doğru desteklemektir. Sosyobiyoloji ve evrimsel psikoloji de öjeni, ırkçılık ve milliyetçi şovenizmi desteklemekle itham edilmiş, II. Dünya Savaşi'ndaki hezimetle itibar kaybına uğramıştır. 1970'lerde, genetiği davranışla ilişkilendiren teoriler sayesinde sosyobiyoloji ve evrimsel psikoloji yeniden canlanmaya başlamıştır." -Esra Kartal Soysal, Gen Ötesi- İnsan Sonrası/Epigenetik Felsefesine Giriş, Ketebe Yayınevi, syf: 203
Kültür, türün içinde yaşadığı çevrenin etkileşimsel ürünüdür...
"Kültürden doğa dışındaki her şey mi kastedilmektedir? İkisinin sınırları birbirinden ayırt edilebilir mi? Seçilen veya maruz kalınan kültürel etkiler, doğadan yani biyolojiden sonra gelseler de doğa/biyoloji yasalarından bağımsız değillerdir. İnsanın fiziksel, duygusal ve bilişsel becerileri, doğası, dar anlamıyla DNA'ları tarafından şekillendirilir. Fakat insan türünün iş birliği yaparak büyük ve karmaşık düzenler kurabilmeleri ve bu düzenleri sürdürebilmeleri, kültür ile mümkündür. Kültür, türün içinde yaşadığı çevrenin fiziksel (coğrafi, tarihi bağlam, vb.) ve fiziksel olmayan (düşünceler, inançlar, vb.) bileşenlerinin etkileşimsel, kurgusal bir ürünüdür." --Esra Kartal Soysal, Gen Ötesi- İnsan Sonrası/Epigenetik Felsefesine Giriş, Ketebe Yayınevi, syf: 196-197
Reklam
Kök hücresi hatlarını geliştirmesi hakim genetik varsayımları sarsmıstır.
"1997'de Ian Wilmut'un Dolly'yi klonlaması, 1998'de Gearhart ve Thomson'un insan kök hücresi hatlarını geliştirmesi hakim genetik varsayımları sarsmıstır. Kök hücre araştırmaları hücrelerin kaderinin genler tarafından belirlenmediğini ortaya çıkarmıştr. Bu keşifler gelişimin preformasyonun izin verdiğinden daha esnek ve etkileşime açık bir yapıda olduğunu kanıtlamaktadır. Genetik paradigma ihtimaller yelpazesi hakkında sağın bilgi sunmaktadır; lakin "genetik ifadenin düzenlenmesi" olgusuna birçok "yorum" dahil olmaktadır. İfade düzeyindeki birçok varyasyon epigenetik süreçler tarafindan kontrol edilmekte ve düzenlenmektedir. Başka ifadeyle "yorumlar" epigenetiktir." -Esra Kartal Soysal, Gen Ötesi- İnsan Sonrası/Epigenetik Felsefesine Giriş, Ketebe Yayınevi, syf: 131
Kök hücre... hücrelerin kaderinin genler tarafindan belirlenmediği...
"1997 de lan Wilmut'un Dolly'yi klonlaması, 1998 de Gearhart ve Thomson'un insan kök hücresi hatlarını geliştirmesi hakim genetik varsayımları sarsmıştır. Kök hücre araştırmaları hücrelerin kaderinin genler tarafindan belirlenmediğini ortaya çıkarmıştır. Bu keşifler gelişimin preformasyonun izin verdiğinden daha esnek ve etkileşime açık bir yapıda olduğunu kanıtlamaktadır. Genetik paradigma ihtimaller yelpazesi hakkında sağın bilgi sunmaktadır; lakin genetik ifadenin düzenlenmesi olgusuna birçok "yorum" dahil olmaktadır. İfade düzeyindeki birçok varyasyon epigenetik süreçler tarafından kontrol edilmekte ve düzenlenmektedir. Başka ifadeyle "yorumlar" epigenetiktir. -Esra Kartal Soysal, Gen Ötesi- İnsan Sonrası/Epigenetik Felsefesine Giriş, Ketebe Yayınevi, syf: 131
Darvinci evrim zannedildiğinin aksine Lamarkçı süreci içerebilmektedir.
"... Fakat epigenetik deneylerle geriye doğru akışın (proteinden gene doğru bilgi akışı) da mümkün olabildiği, beden hücrelerindeki değişimlerin sonraki nesillere kısmen aktarılabildiği gösterilmiştir. Öyleyse Darvinci evrim zannedildiğinin aksine Lamarkçı süreci içerebilmektedir." -Esra Kartal Soysal, Gen Ötesi- İnsan Sonrası/Epigenetik Felsefesine Giriş, Ketebe Yayınevi, syf: 136
Epigenetik... Lamarkcı kalıtımın haklılığını gösterir mi?
"Çevreyi hesaba katılması gereken bir güç olarak kurgulamasıyla epigenetik çalışmaların, kendi evrim tezinde "çevre" etkisini kuvvetle vurgulayan Lamarck'tan ilham aldığını söylemek mümkündür. Ancak Lamarck ne çevre etkisini ve edinilmiş özelliklerin kalıtımı hipotezini ortaya koyan ilk ve tek kişidir ne de bu hipotez için bir mekanizma önerebilmiştir. Bugün elde epigenetik modifikasyonların nesiller arası aktarımı için inkâr edilemez kanıtların olması, Lamarkcı kalıtımın haklılığını gösterir mi? Lamarck'in mirasının epigenetik paradigmaya köken olabileceği varsayımina, esasında yeni bir formda doğmanın -düşünce tarihindeki birçok örnek gibi- ötesinde bir üstünlük atfedilemez. Öte yandan Lamarkçlık kavramının, ortodoks Darvinci düşüncede ve genetik paradigmada neredeyse yasaklanması ya da bir çeşit alay konusu olması da kabul edilir değildir." -Esra Kartal Soysal, Gen Ötesi- İnsan Sonrası/Epigenetik Felsefesine Giriş, Ketebe Yayınevi, syf: 130
42 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.