Bizim, atalarımızdan daha az canımız sıkılıyor, ama can sıkıntısından daha fazla korkuyoruz. Biliyoruz ki can sıkıntısı alın yazımız değildir ve yeterince çaba gösterip heyecan peşinde koşarsak ondan kaçınabiliriz.
Herkesin sosyalliği kendi entelektüel değeriyle ters orantılıdır ve <O çok asosyaldir> demek, adeta <O , büyük özellikleri olan bir adamdır> demekle aynı şeydir .
Kötülükleri hafifletmenin yolu onlara ortaklaşa katlanmaktır. Can sıkıntısı da insanlara bu kötülüklerden biri olarak görünür; bu nedenle can sıkıntısını ortaklaşa yaşamak üzere bir araya gelirler. Yaşama sevincinin temelinde ölüm korkusunun olması gibi, insanların sosyalleşme dürtüsü de aslında doğrudan bir dürtü değildir; çünkü sosyallik sevgisine değil, yalnızlık korkusuna dayanır ve burada aranan aslında diğer insanların hossohbet varlığı değil, daha çok yalnız olmanın bunaltıcı sıkıntısından, yanı sıra bilincin tekdüzeliğinden kaçmaktır. Bundan kurtulmak için kötü toplumlarla yetinmek zorunda kalınır ve hepsi gibi onun da zorunlu olarak beraberinde getirdiği eziyet ve baskıya göz yumulur.