Kimse bilmeyecek;
Dilim "git" dediyinde, gönlüm "kal" diyordur.
Ben artık "istemiyorum" diyorsam, istenmediğimdendir.
Asla affetmeyeceğim;
Verilen sözlerden vazgeçeni de,
Mış gibi yapıp sevmeğeni de.
Çok denedim çok.
Kendimi ikna etmek için çok çabaladım.
"Kim ne derse desin, her şey gerçekti,
Yalan olamaz onca duygular." diye basbas bağırdı düşüncelerim.
Ama bir yer var, gururun kapıda bekçisi olduğu,
Gerçeklerin teker teker karşına çıktığı,
"Yeter artık! Umrunda bile olmadığın birinden uzak tut benliğini!" çığlık atılan o yer;
İşte orada durur, son bir veda edeyim der deli ruhum.
İnsan bir noktaya erişiyor ve o zaman sancıdan söz etmek bile yersiz oluyor, diye düşünmekteydi. Hiç kimse dünyada böyle bir acının varolduğunu düşleyemez. Hiç kimse.
Yaşadıkların can yarası oluyorsa,
Canını yaralayana anlatmayacaksın.
Anlattıkların can yakarsa,
Anlamadığı için yaralaynmayacaksın.
Yaralarına saygı duymayan
Yaralar, açılır yeni yaralar.
Kabuğu koparılmış yaralar,
Kanar, kanar, açılır yeni yaralar.
Geçen sefer canın yandı tabii. Ve bu sefer de yanacak. Hatta belki de daha fazla. Ama bir gün gelecek, daha az acı duyacaksın. Hem de yakında. Ama tabii sana bu süre çok uzun gelecek. Acın gitgide azalacak. Daha da azalacak
Canın yanar, belki dakikalar sayılıyordur ömründen. Ve gözlerinden acılar haykırır. Ama umursanmazsın. İşte o gün dersin ki;
"Hayat, bana çok şey borçlusun!"