“Sabah vakti geride kalırken umudum yavaş yavaş tükeniyor. Öğlen olduğunda ölüyorum. Akşama doğru diriliyorum. O zaman geleceğine yeniden inanıyor ve masaya onun için bir tabak koyuyorum, ama o yeniden ölüyor ve gece olduğunda umudum tamamen tükenmiş olarak uyuyakalıyorum. Uyanıyor ve hayatta olduğunu hissediyorum..."
Dayîke semiyê ..... Orta yerinde cumartesi Anneleri...:(
Kadınları doğuştan barışçıl canlılar diye göstermenin alemi yok. Ölen kendi oğlu, kocası, kardeşi olmadığı sürece, hiçbir kadının savaş karşıtı olmadığını... anlıyor insan. Yoksa, "Cumartesi Anneleri"nin yanı çok kalabalık olurdu.
“Birini arayan insanlarda bir şey olduğunu fark etmeye başladım; bedenlerinde, gözlerinin, ağızlarının yakınlarında acı, kin ve bekleyiş karışımı bir iz, bir şey vardı. Geri dönmeyen o insanların yuvalandığı kırık dökük bir yer.”